YORUM |
TÜRKİYE'Yİ KİM BATIRDI? |
"Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar." Taksi sürücüsüne soruyorum: "İşler nasıl?" Sorduğuma soracağıma pişman oluyorum. Piyasanın durgunluğundan, artık insanlarımızın taksiye binmediğinden, bu nedenle günlük kazançlarının beş milyon liraya düştüğünden şikayet ediyor adamcağız. "Bu ülkeyi batırdılar abi. Yaşanmaz bu ülkede. Bir fırsatını bulsam da kendimi başka bir ülkeye atsam." İsterseniz deneyin, hangi taksiye binerseniz binin, duyacaklarınız üç aşağı beş yukarı aynı. Bir işadamı ile konuşuyorum, o da en az taksi sürücüsü kadar dertli. "Batırdılar bu güzelim ülkeyi. İlk fırsatta Avrupa'ya ya da Amerika'ya yerleşeceğim" diyor. Esnafın durumu diğerlerinden farksız. O da artık bu ülkede yaşanmayacağını söylüyor ve ülkeyi batıranlara küfrediyor. Öğrencilere bir vur, bin dinle. Yarın ne olacağını bilememenin sıkıntısını yaşıyorlar. "Ülkeyi bu duruma getirenler utansın" diyorlar. Hepsi bir an önce yurtdışına kapağı atmanın planlarını yapıyor. Öğretim üyeleri, öğrencilerden daha dertli. Kokuşmuş eğitim sisteminden, öğrencilerin ilgisizliğinden ve ekonomik sıkıntılardan dem vuruyorlar. "Allah kahretsin bu ülkeyi batıranları. Bu ülke artık adam olmaz" diyorlar ve yurtdışına gitmenin yollarını arıyorlar. Tıp doktorları, sağlık sisteminin çöktüğünü söylüyorlar; Türkiye'de artık yaşanamayacağı kanısına varıp yaşanacak başka bir ülke arıyorlar. Mühendislerimiz de diğer meslek sahiplerinden farklı değil. Dil bilenler, dışarı gitmenin yollarını arıyorlar. Yargıç ve avukatlar, yargı sisteminden ve yolsuzluktan şikayetçiler. Onlar da "bu ülkede yaşanmaz" diyorlar. Köşe yazarlarımızın ve TV yorumcularımızın maşallahı var. Birçokları futboldan tutun da ekonomiye kadar her konuda otorite! Onlar da ülkenin battığını söylüyorlar ve bu nedenle her gün, "ülke nasıl kurtulur?" diye düşünce(!) üretiyorlar. Bu üstatları dinlemek ve yazılarını okumak gerçekten eğlendiriyor insanı! Sözünü ettiğim bir kısım medya mensubunun diğer meslek sahiplerinden tek farkları, yurtdışını düşünmemeleri. Neden düşünsünler ki? Üstatlar burada aldıkları ücretleri, yurtdışında düşlerinde bile göremeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Bürokratlarla konuşuyorum. "Artık kimse sorumluluk almak istemiyor. Bu iftira kampanyası içinde ben neden iş yapayım ki? Devlet çöktü hocam, yerle bir ettiler bu ülkeyi" diyorlar. Politikacılar da dertli! Her parti mensubu, diğer partinin ülkeyi batırdığını söylüyor. Onlar, yurtdışını pek düşünmüyorlar. Bu maaşı ve sosyal hakları yurtdışında bulamayacaklarını çok iyi biliyor beyefendiler. İşadamı, bürokratın saltanatından ve rüşvetten şikayetçi. Bürokrat, bankaları hortumlayan işadamından şikayetçi. Öğrenciler, eğitim sisteminden ve öğretim üyesinden şikayetçi. Öğretim üyeleri geçim sıkıntısından ve öğrencilerden şikayetçi. Doktorlar sağlık sisteminden, vatandaş ise doktorlardan şikayetçi. Mühendis işverenden, işveren ise mühendisten şikayetçi. Vatandaş, avukatlardan ve işlemeyen yargı sisteminden şikayetçi, yargıç ve avuketler da başkalarından şikayetçi. Herkes şikayetçi ama ülkenin durumundan kimse sorumlu değil! İnsanımız eleştirilmekten pek hoşlanmaz ama gelin bir özeleştiri yapalım. Hangi meslekten olursak olalım, çoğumuz bu ülkede yaşamanın bir özveri olduğuna inanıyoruz, çünkü kendimizi Türkiye düzeyinin üstünde görüyoruz. Bilirsiniz, "biz adam olmayız" demekten pek hoşlanırız. Ama dikkat edin, "biz" sözcüğü, bu sözü söyleyeni kapsamaz! Bir yazarımızın, "halkımızın yüzde altmışı geri zekalıdır" demesini, çoğumuz alkışlarla karşılamıştık, kendimizin yüzde kırkın içinde olduğundan emin olarak! Ülkede biraz sıkıntı yahut sorun olduğunda kapağı yurtdışına atmaya çalışanlar, kendilerini bu toplumun üstünde görüyorlar. Son yirmi yıldır oluşturulan çarpık değer yargılarının doğal sonucu bu işte. "Köşeyi dön de nasıl dönersen dön" sloganı ile idealizmi yok edip bencilleştiren insanlarımız, ülkeyi ve halkını hiçe sayarak salt kendisini kurtarma çabasına girebiliyor. Ne acı değil mi? Şimdi gelin hep beraber şu Türkiye bilmecesini çözmeye çalışalım. Bu ülke neden batıyor ve kimler batırıyor? Çevrenizdekilerin, kendileri ile ilgili söylediklerinin doğru olduğunu varsayarsanız, her meslekte bu kadar dürüst, çalışkan ve işlerini hakkıyla yapan insanların bulunduğu bir ülkenin nasıl bu durumlara düştüğünü açıklamak çok zor. Bazı soruları yanıtlamak ise olası değil. Örneğin, neden hastalarımız hastane kapılarında sefil oluyorlar? Neden en ufak bir yer sarsıntısında binalarımız yerle bir oluyor? Neden türlü yolsuzlukları yapanlar elini kolunu sallayarak geziyor da bir ekmek çalan gariban yıllarca demir parmaklıklar arasında kalıyor? Neden vatandaş yargıda hakkını alamıyor ve yıllarca sürünüyor? Neden üreticiden yok fiyatına alınan ürün, piyasada beş katına satılıyor? Neden bankalar hortumlanıyor ve rüşvetsiz iş yapılmıyor? Neden birçok köşe yazarı patronun emri ile bir günde yüzseksen derece dönüş yapıyor? Neden birçok öğretim üyesi tüccar olup fetva satıyor? Neden üniversitelerimizde yapılan araştırmalar yeterli olmaktan çok uzak? Sizi bilmem ama ben ülkenin bu duruma nasıl ve kimler tarafından düşürüldüğünü buldum. Türkiye'yi batıranlar, uzaktaki bir gezegenden gelerek her kurumumuzu ele geçiren uzaylılar! Türkiye'yi çökertmeye çalışan "dış mihraklara", o alçak uzaylıların da katıldığı kesin! Az kalsın unutuyordum. Yazının başındaki sözler Mustafa Kemal Atatürk'e ait.
|