Bu yazı yazıldığında devam eden savaş önceki savaşlara benzemiyor. Savaşın topraklarında ve hava sahasında yaşandığı Irak, açıktır ki savaşın sonuçlarından çok daha fazla etkilenecek. Bölgemizde bulunan diğer ülkeler de savaşın sonuçlarından asla uzak kalmayacaklardır. Ayrıca, Birleşmiş Milletlerin varlığı ve önemi, Irak'a güç kullanımına izin veren hiçbir uluslararası karar olmadan füzelerin atılması da doğal olarak Birleşmiş Milletlerin geleceğini yeniden tartışmalı bir konuma getirmiştir. ABD'nin tek taraflı güç kullanımını ortaya koyan bu savaş, İkinci Dünya Savaşı'nın toplarının susmasından bu yana Avrupa kendi içinde Irak krizinde yaşandığı ölçüde bir bölünmeyi yaşamamıştır. Bu nedenle, Irak Savaşı'nın sonuçlarına bağlı olarak AB ülkelerinin birbirleriyle ve ABD ile olan ilişkilerinin değişmesi yadırgatıcı olmayacaktır. Bugün, dünyanın tek süper gücü gibi görünen ABD'nin emperyalist ve yağmacı amaçlarına karşılık dünyada başlayan savaş karşıtı güçlerin giderek artan protestoları, uzun dönemde ABD'nin kaybedeceği gerçeğini de ortaya koymaktadır. ABD'nin önemli ölçüde yönettiği medya gücüne karşılık Irak Savaşının yıkım, ölüm ve zorbalık dışında insanlığa sunacağı hiçbir haklı gerekçesi kalmamıştır. Kendi ülke halkının yanında bile meşruiyetlerini yitirmişlerdir. İnsanlığın büyük bir kısmıyla karşı karşıya gelmiş gerici bir güç, insanlığın geleceğine hakim olamayacaktır. Buna karşın, 1 Mart'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin savaş tezkeresini reddetmesiyle birlikte bazı çevreler üzüntülerini sıkça dile getirmeye başladılar. ABD'nin Irak'a saldırmasıyla birlikte de "ganimetten pay" alamayacağımızı, ülke ekonomisinin çökeceğini, ABD'nin yardımları keserek bizi cezalandıracağını ifade etmektedirler. Ekonomik bağımlılığın, siyasi kararları bile önemli ölçüde etkilediğini, bu anlayışın ülkemizi borç batağına sürüklediğini, her yeni borcun bir bedeli olduğunu, artık kendi ayaklarımız üzerinde durmanın zamanının geldiğini, hatta geçtiğini bir kez daha anımsamalıdırlar. Kurtuluş Savaşı sonrasında Mustafa Kemal'in söylediği; "Siyasi bağımsızlığımız ekonomik bağımsızlıkla taçlanmadıkça, bağımlı kalmaya ve bağımsızlığımızı kaybetmeye her zaman mahkumuz" özdeyişini de unuttular. Ülkemiz bu savaşa girmemekle önemli bir iş yapmıştır. Küreselleşmenin getirdiği açlık ve yoksulluk sınırında olanların sayısının her geçen gün artması, dünyanın tek kutuplu bir noktaya oturması, geleceğe yönelik olarak yeni bir açılımı da birlikte getirecektir. 2003 yılına ait bütçemizin 146 katrilyona bağlandığı, bir yıl içerisinde ödenmesi gereken iç ve dış borçlar tutarının ise 92 milyar dolar olduğu da hatırlanacak olursa, "borç yiyenin kendi kesesinden yediği" de bir kez daha düşünülerek, kendi ayaklarımız üzerinde artık durmayı da öğrenmemiz gerekmektedir. Biraz kendimize güvenelim. Kendi ayaklarımız üzerinde duralım. Dışa bağımlı olmaktan kurtulalım. Tüketen değil üreten ve istihdam yaratan bir ülke olmayı amaçlayalım. Ülkemizdeki savaş yanlılarının bütün gerekçelerine rağmen bu savaşın dışında kalarak savaş güçlerine karşı çıkmak, uzun erimde hem ekonomimiz açısından, hem de ülkemizin onuru açısından olumlu kazanımlar sağlayacaktır. |
©İMO İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi İnternet Hizmetleri |