13
sayı 134/2016
sorunlar vardır. Fiziki şartları
uygun olmayan, laboratuvarsız
ve öğretim kadrosu oldukça
yetersiz olan okullar vardır. Yakın
bir gelecekte aramıza her yıl
8-9 bin diplomalı meslektaşımız
katılacak, yeni bir iş ve aş
sorunuyla karşılaşacaklardır.
Mesleğin kalitesi de giderek
düşecektir. Bugün ülkemizdeki
inşaat mühendisi sayısı 110
binlere ulaşmıştır, ama 2009
yılıyla 2019 yılları arasında okulu
bitirip diploma alıp Odamıza
kayıt olanlarla birlikte 2019
yılına kadar inşaat mühendisliği
diploması alanların sayısı 60 bine
ulaşacaktır. Bugün ülkemizde
plan kavramı geri itilmiş, patronaj
ilişkileriyle yeni imtiyazlar
sağlanmıştır. İmar planları kentsel
rantın dağıtılması noktasında
bir araç olarak kullanılmıştır,
kullanılmaktadır. Üretime dayalı
bir ekonomik model yerine, ihtiyaç
temelli olmayan inşaata dayalı bir
ekonomik model tercih edilmiştir.
Bu tür uygulamalar, siyasi sistemi
bir rant dağıtıcısı olarak karşımıza
çıkarmıştır. Eğitim, sağlık,
toplumsal yaşam ve kentleşme
anlayışının sürdürülebilirlik
ilkesine uygun olarak
düzenlenmesi gerekmektedir.”
diye devam etti.
GÖKÇE, ulaştırma alanında
yapılan yatırımların araçların
taşınmasına göre değil,
insanların erişimlerini
kolaylaştıracak şekilde
yapılması ve kent mekânlarının
otomobiller için değil, insanların
kullanımına göre düzenlenmesi
gerektiğine değindi ve devam
etti. “İstanbul’un ulaşım ve
trafik sorununa çözüm olarak
yapılan üçüncü boğaz köprüsü,
üçüncü havaalanı ve Avrasya
tüp tünel geçişi gibi projeler,
Odamızın ve birçok bilim insanıyla
birlikte birçok uzmanın karşı
çıkmasına rağmen yapılmaya
başlanmıştır. Bu projelerin
kentsel yaşama getireceği
yeni yükler ve yeni sorunlar ne
yazık ki dikkate alınmamıştır.
Kentimizin anayasası olan
1/100.000 Ölçekli İl Çevre Düzeni
Planı’nda olmamasına rağmen
bu projelerin yapılması, İstanbul’a
yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Ulaşım sorunu bir arazi kullanım
sorunudur. Ulaşım ve trafik
sorununun kentimizde ağırlaşmış
olmasının nedeni, rant temelli
kontrolsüz bir yapılaşmanın
olmasıdır. Ulaştırma sistemlerinde
bir bütünlük sağlanmamıştır.
İstanbul bugün ulaşım ve trafik
sorunu bakımından dünyanın en
sorunlu kentlerinden birisi haline
gelmiştir. Marmaray projesinin
halen tamamlanmaması, metro ve
demiryolu hatlarının son derece
yetersiz olması, sorunu giderek
daha da büyütmektedir.
Bugün İstanbul’da konuta ve
kentsel toprakların kullanılmasına
kamusal bir hizmet anlayışıyla
değil, bir kazanç ve rant aracı
olarak bakılmaktadır. Var olan
kentsel değerleri paraya çevirmek
isteyen çevreler, daha çok
merkezin ve yerel meclislerin
verdikleri kararlarla İstanbul’da
boş alan bırakmamışlardır.
Her yer AVM ve lüks konutlarla
dolmuştur. İstanbul başta olmak
üzere kentlerimiz diğer doğa ve
teknolojik tehlikelerle ne yazık ki
iç içe yaşamakta, risk havuzlarının
yanı başımızda biriktirdiği
koşulların dönüştürülmesi
için gerekli olan önlemler
alınmamaktadır. Kentlerimizi
depreme hazırlamak adı
altında yapılan uygulamalarla,
deprem afeti başta olmak üzere
kentlerimiz yeni afetlere açık bir
hale getirilmiştir. Orman, kıyı, su
havzaları ve diğer kamu alanları
gibi doğal kaynaklarımız, ticari
bir meta olarak görülmüş ve
kullanılmıştır.”
Kentsel yenileme ve dönüşüm
konusunda kentlerin bir
bütün olarak ele alınması
ve planlanması, kentsel
değerlerin korunarak geleceğe
devredilmesinin önemine de
dikkat çeken GÖKÇE, “Kentsel
yenileme ve kentsel dönüşüm
konusu, çağdaş ve demokrasisi
güçlü ülkelerde sadece mekân
düzeyinde ele alınmaz. Sosyal,
ekonomik, çevresel ve mekânsal
gelişmenin bir bütünü olarak ele
alınır ve değerlendirilir. Ayrıca
geleceğe yönelik toplumsal bir
öngörünün oluşturulması ve
yönetilmesi süreci olarak da
düşünülür. Bizde ise, kentsel
dönüşümün mekânsal düzeyde
ele alınması bile ortak akıldan
estetikten yaşanabilirlik ve
sürdürülebilir bir yaşamı
hedeflemekten oldukça uzak
13
45. dönem olağan genel kurulu