17

sayı 134/2016

çoğunlukla gerçek amaca hizmet 
etmeyecek şekilde uygulanmakta 
ve projelere karşı çıkan bölge 
sakinlerinin talepleri dikkate 
alınmamaktadır. Kentsel dönüşüm 
alanlarında yaşayan düşük gelirli 
vatandaşlarımız, kendi yaşam 
alanlarından koparılarak şehrin 
dışında bulunan sağlık eğitim yol 
ve ulaşım gibi altyapı problemleri 
çözülmemiş alanlarda yaşamaya 
zorlanmaktadırlar. Sulukule, 
Tarlabaşı, Armutlu gibi bugüne 
kadar yürütülen uygulamaların 
büyük kısmı, belli kesimlere 
siyasi ve ekonomik rant sağlama 
hedefli yürütülmüştür. Yasanın asıl 
amacı olan sağlam ve afetlere 
dayanıklı binaların yapılması 
hayata geçirilmelidir. Bu konuda 
Şubemizin konuya ilişkin eleştiri 
ve önerileri dikkate alınmalıdır. 
Biz Çağdaş İnşaat Mühendisleri, 
kentimizde ve bölgemizde bu 
konuda gerçekleştirilecek tüm 
çalışmalara katkı koymaya 
hazırız.”
 dedi.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği 

konusunda 2015 yılında 142’si 

İstanbul’da olmak üzere en az 

1730 işçinin iş kazası nedeniyle 

hayatını kaybettiğini, bunun 

426’sının inşaat işkolunda yer 

aldığına dikkat çeken SUNA, 
“Bir yandan kâr hırsı, diğer 
yandan ise ucuza imal etme 
olgusu, çalışma yaşamının asıl 

belirleyicisi olmakta ve maalesef 
de mevzuat bu belirleyicilere göre 
düzenlenmektedir. İşçi sağlığı ve 
iş güvenliği yatırımları maliyet 
artırıcı unsur gibi görünmekte, bu 
durumun iş cinayetlerinin önüne 
geçilememesinin etken nedeni 
olduğu göz ardı edilmektedir. Bu 
alanda görev alan herkesin, iş 
sahipleri mühendisler ve işçilerin 
katılacağı eğitim programları 
düzenlenmeli, iş güvenliği 
konusu eğitim müfredatlarına 
eklenmelidir. İş güvenliği 
uzmanlarının kamu görevi 
yaptığı anlayışıyla, iş güvencesi 
sağlayarak bağımsız denetim 
yapmaları sağlanmalıdır. Aksi 
takdirde ekonomik anlamda 
işin sahibine bağlı olan iş 
güvenliği uzmanları, bu görevleri 
yerine getirmesinin imkânı 
yoktur. Şubemizce bu durum 
her platformda dile getirilmiş, 
üyelerimizin bu konudaki talepleri 
üzerine hassasiyetle durulmuştur. 
Önümüzdeki dönemde de 
çalışmalarımız bu doğrultuda 
devam edecektir.”
 şeklinde 

konuşmasını sürdürdü. 

“Marmara depreminin ardından 
Türkiye’de bir deprem gerçeğinin 
olduğu kabul edilmiş ve deprem 
sorununa ivedilikle çözüm 
üretmek gerektiği konusu 
kafalarda daha da netleşmiştir. 
Ancak çözüm üretmek konusunda 

yürütülen çalışmaların ve 
alınan önlemlerin yeterli 
olduğunu söylemek ne yazık ki 
imkânsızdır.”
 diyerek 17 Ağustos 

1999 tarihinde gerçekleşen 

Marmara depreminden bu 

yana, Şube Başkanımız Sayın 

Cemal GÖKÇE’nin de içinde 

yer aldığı “Deprem Şurası 

Ulusal Deprem Stratejisi Eylem 

Planı” gibi çalışmaların hayat 

geçirilemediğine dikkat çeken 

SUNA, mevcut yapı stokunun 

envanterinin çıkarılamadığına 

ve çözüm olarak amacından 

uzaklaşan kentsel dönüşüm 

uygulamalarına dikkat çekti. 

Depremlerde doğru mühendislik 

hizmeti alınan binalarda can 

kaybı olmadığını, ülke genelinde 

ise orta şiddetteki depremlerde 

bile can ve mal kayıpları 

yaşandığını ve yaşanan kayıpların 

“kader” olarak nitelendirildiğine 

dikkat çeken SUNA, “Bizler 
inşaat mühendisiyiz, böyle bir 
argümanı kabul etmemiz olanaklı 
değildir. Temel neden, yetkililerin 
ülkemiz deprem gerçeğini 
bütünlüklü ve kararlı politikalarla 
ele almamaları, siyasi rant elde 
etmek amacıyla seçim öncesinde 
imar aflarının çıkarılması, kaçak 
yapılaşmanın özendirilmesi ve 
elbette binaların inşaat sürecinde 
doğru mühendislik hizmetlerinin 
alınmamasıdır. Ülkemizde 

17

45. dönem olağan genel kurulu