27
sayı 134/2016
çalışmalarını başlatmaya karar vermiştir.
• Şartnamelerin daha yaygın ve doğru kullanımı
için İMO ile birlikte düzenli olarak mühendislere,
karar vericilere, yerel yönetimlere ve planlamacılara
yönelik kısa kurslar, paneller ve konferanslar
düzenlenmesi gereklidir. Buna, İstanbul’da 13
Haziran 2013 tarihinde yapılan “Bütünleşik Kıyı
Alanları Yönetiminde Kıyı ve Deniz Mühendisliği”
Çalıştayı ve bu sempozyumun öncesinde
gerçekleştirilen kısa kurs başarılı bir örnek olarak
verilebilir.
• Halkın bilgilendirilmesi, görüş alışverişi ve sürece
doğrudan katılımı için panel, forum, konferans,
tartışma oturumu, anket gibi etkinlikler düzenlemesi
gereklidir. Bu amaçla “Kıyı Mühendisliği
Sempozyumları” her iki yılda bir düzenli yapılması,
kıyı ve deniz alanlarının planlanması, kıyı ve
deniz yapılarının tasarlamasında üniversite, kamu
kuruluşları ve özel sektör çalışanları arasındaki bilgi
alışverişi bakımından son derece önemlidir. Bunun
en önemli adımlarından biri İMO ve ASCE-COPRI
ile birlikte 35. ICCE (International Conference of
Coastal Engineering)’in 16-22 Temmuz 2016’da
İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda
düzenlenecek olmasıdır. Bu Kongre dünyada bilinen
en büyük uluslararası ‘Kıyı ve Deniz Mühendisliği’
toplantısıdır. Bu toplantıya bu konudaki bilinen
bilim insanları ve uygulamacıların katılacak olması
ülkemiz açısından büyük kazançtır.
• Kıyı ve deniz yapılarının tasarım ve inşaatını
kamu adına yürüten Bakanlık ve onun altında yer
verilen Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’nün idari
yapısında KHK ile yapılan değişiklikler sonucunda,
bu kurumlarda yetişmiş teknik elemanların kıyı
ve deniz mühendisliği bilgi ve deneyimlerinden
gerektiği biçimde çalışma koşulları daha iyi
biçime getirilerek ve yetkileri güçlendirilerek
yararlanılmalıdır. Yeni yapılanma sürecinde, en kısa
zamanda, teknik bakımdan yeniden donatılmalı ve
idari bakımdan acilen eski statüsünden daha etkin
duruma getirilmeli, yetkilerini daha da güçlü biçimde
kullanması sağlanmalıdır.
• Ülkemizdeki Kıyı ve Deniz Mühendisliği bilgi ve
deneyim birikimi, sadece ülkemiz Kıyı ve Deniz
Mühendisliği uygulamaları değil, uluslararası
ölçekte her türlü proje ve uygulamayı en iyi
biçimde başarı ile gerçekleştirecek güçtedir. Bu
nedenle taşeronlaştırma ve yanlış kaynak kullanımı
önlenmelidir.
• Kıyılarımız oşinografik, hidrolojik ve meteorolojik
süreçlerin etkisi altındadır. Bu nedenle kıyılarımız
su toplama ve denize deşarj sistemleri ve
denizdeki süreçler ile etkileşimli olduğundan
kıyı alanları yönetimi kavramının, genişletilerek
bütünleşik havza ve deniz alanı yönetimi biçiminde
ele alınması gerekmektedir. Kıyı alanlarımız da
plansız, kontrolsuz ve sürdürülebilir olmayan dolgu
alanlarının yapılmasından kaçınılmalıdır. Bu dolgu
alanlarının kıyı alanlarındaki ekolojik ve morfolojik
yapıya zarar verdiği bilinmektedir. Ayrıca toplumun
sosyal yaşamının da olumsuz yönde etkilendiği
görülmektedir.
• Kıyılarımızın koruma-kullanma dengesinin
sağlanabilmesi için ulusal planlama politikasının
oluşturulması ve bu kapsamda planlama yetkileri
yeniden ele alınmalıdır. Ancak 636 no’lu KHK
kapsamında Özel Çevre Koruma Kurumunun
yetkilerinin yok denecek düzeye indirilmesi, kıyı
ve deniz alanlarının korunmasında geri adım
atılmasına neden olmuş, nisbeten korunmuş kıyı ve
deniz alanlarımız, zarar verici denetimsiz yatırımlara
karşı savunmasız ve etkilenebilir duruma gelmiştir.
• Planlama ilkelerine aykırı olan, yerel yönetimler
ve olaydan etkilenen tüm tarafların dışlandığı hiç
bir plan kabul edilemez. Planlama süreçlerine yerel
yönetimler, üniversiteler ve meslek odaları ve yerel
halkı temsil edecek sivil toplum örgütleri mutlaka
dahil edilmelidir.
• Ülkemizde yapılan ulaşım ve turizm master plan
çalışmalarının da uygulamalarda dikkate alınmadığı
görülmektedir. Bu durumun ileride gerek ekonomik
gerekse doğal alanların bozulması yönünde etkiler
yaratacağı bilinmektedir.
• Üniversitelerdeki inşaat mühendisliği lisans
programları içinde zorunlu “Kıyı ve Deniz
Mühendisliği” derslerinin yer alması, Türkiye’deki
gerçekleştirilmiş prestijli kıyı ve deniz mühendisliği
uygulamalarının üniversite eğitimi içinde
de işlenmesi, dolayısıyla yeni mezun inşaat
mühendislerinin temel kıyı ve deniz mühendisliği
prensipleriyle donatılması sağlanmalıdır.
• Türkiye’de kıyı ve deniz mühendisliği konusunda
uzmanlaşmış ya da uzmanlaşmak için gerekli
deneyimlere sahip olma aşamasında olan
başarılı mühendislerin, yetkin oldukları bu konuda
özel ünvan ile görev almaları, ülkemizde kıyı ve
deniz mühendisliği konusunda yaygın ve sağlıklı
uygulamalara geçilmesi için zorunludur. Bunun
gerçekleşmesi için de, İnşaat Mühendisleri Odası
tarafından hazırlıkları yürütülen Yetkin Mühendislik
müessesesinin hayata geçirilmesi elzemdir. Bu
konuda öncelikli görevler, İnşaat Mühendisleri
Odası, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na düşmektedir.
• Ancak, yapılan tüm bu çalışmaların başarılı
olabilmesi, günümüz siyasi iktidarlarının, gerek
çalışma yaşamında, gerekse kamu yararı ilkesini
koruyan ve çevrenin tahribatını önlemeyi amaçlayan
politikalarını geliştirirlerken TMMOB ve İMO
birikimlerini de dikkate almaları ile mümkündür.
27
sonuç bildirgesi