18

sayı 136/2016

İSTANBUL’UN ULAŞTIRMA VE TRAFİK SORUNLARI

...................................................

İstanbul Boğazı’nda yeni karayolu 

geçişlerinin açılması arifesinde 

ve Başbakanlık ile Büyükşehir 

Belediye Başkanlığı tarafından 

İstanbul’un trafik sıkışıklığını 

rahatlatmak için hazırlandığı 

söylenen “Eylem Planı”nın 

açıklanması öncesinde, bugün 

yaşadığımız sorunların pek 

çoğunun uzak-yakın geçmişte 

alınmış hatalı şehircilik ve 

ulaştırma kararlarının ve 

yatırımların sonuçları olduğunu 

bir kez daha belirtmemizin bir 

yararı olur mu bilmiyorum. 

İsterseniz sözü bu kez 

Pennsylvania Üniversitesi’nden 

Prof. Vukan R. Vuchic’e 

bırakalım. Prof. Vuchic kentiçi 

ulaştırma sistemleri konusunda 

uzman. Yazdığı kitaplardan 

biri “Kent İçi Toplu Ulaşım ve 

Yaşanabilir Şehirler-Cilt I” adıyla 

Türkçe çevirisi yapılarak 2015 

yılından İBB İstanbul Ulaşım 

A.Ş. tarafından yayınlandı. 

Yazarın kitabın Türkçe baskısı 

için yazdığı önsözünde genelde 

megaşehirler ve özelde İstanbul 

için yaptığı çarpıcı saptamalar ve 

öneriler var. Karar vericilerimiz 

belki kendi yayımladıkları kitapta 

söylenenlere kulak verirler...

Şehrin Avrupa ve Asya 
yakaları arasındaki 
bağlantılarla ilgili olarak 
yeni gelişmeler olmuştur 
ve özel otomobillerle 
toplu ulaşım arasındaki 
türel dağılımla ilgili karar 
gereği bundan sonraki 
inşaat ve işletme plan 
ve politikalarının dikkatle 
yürütülmesi gerekmektedir. 
Bu kapsamda iki kıta 
arasındaki raylı sistem 

tüneli (Marmaray) 2013 yılında 
açılmıştır. Boğazın kuzey yakasına 
yapılacak olan üçüncü köprüde 

(Yavuz Sultan Selim) sekiz 
karayolu şeridi ve iki raylı sistem 
şeridi olacak ve “Küçük Araçlar”a 
yönelik olarak da dört şeritli bir 
tünel 
(Avrasya) daha yapılacaktır.

Tünelde yeni açılan iki ray hattı 
ve üçüncü köprüde yapılacak 
olan iki ray hattı, kıtalar arası 
bağlantılara yapılan önemli 
ilavelerdir; ancak yine de 
buradaki soru, bu dört ray hattının 
beş tür hizmeti -şehirlerarası 
yolcu trenleri, yüksek hızlı tren 
(Türkiye’de inşa aşamasındadır), 
bölgesel demiryolu ve yük trenleri- 
sağlamaya yetip yetmeyeceğidir. 
Ayrıca metronun da kıtalar arası 
bağlantısı henüz yapılmamıştır. 
Hızları ve diğer özellikleri 
açısından farklı olan bu beş farklı 
kategorideki trenin işletilmesi zor 
olabilir ve bir çift ray hattının daha 
yapılmasını gerektirebilir.

Öte yandan üçüncü köprü 
ve küçük araç tüneli 
tamamlandığında, genel trafiğe 
ayrılan ve özel otomobillerin 
egemen olacağı 26 şerit olacak. 
Bu kapasite otomobil kullanıcıları 

tarafından memnuniyetle 
karşılanacaktır, ancak çoğu 
megaşehir su kütleleri üstünden 
veya altından pahalı bağlantılarla 
daha sınırlı karayolu kapasiteleri 
inşa etmektedir ya da iki 
amaçla yüksek geçiş ücretleri 
uygulamaktadır: birincisi, 
yatırımların amortismanı ve bu 
kadar büyük tesislerin bakımı 
için gelir toplamak; ikincisi de, 
cepten ödenen yüksek maliyetleri 
kullanarak yolculuklarda yüksek 
kapasiteli raylı sistemlere 
geçişi teşvik etmek ve otomobil 
kullanıcılarını otomobilden 
caydırmak.
Pek çok şehirde trafiğin sunulan 
karayolu kapasitesine uyum 
sağladığı görüldüğünden dolayı, 
pek çok ülkede ve özellikle de 
megaşehirlerde, yüksek köprü/
otoyol geçiş ücretlerinin ve yol 
ücretlendirme uygulamasının 
giderek daha fazla kullanıldığının 
kaydedilmesi önemlidir. 

Birçok ABD şehrinden elde edilen 
tecrübeler, “karayolu yaparsanız 
otomobiller gelir” şeklinde bir olgu 
olduğunu göstermiştir; yani aşırı 
karayolu inşa etmek araç trafiği 
yaratır. Benzer şekilde de bazı 
önemli otoyollar kapatıldığında 

ve yıkıldığında, trafik 
kendini buna otomatik 
olarak uyarlamış 
ve trafik sıkışıklığı 
artmamıştır. New York, 
Manhattan’daki West 
Side Otoyolu yıkılıp
daimi olarak 
kapatıldığında da aynı 
durum gözlenmiş ve 
San Francisco’daki bazı 
otoyollar kapatıldığında 
da aynı olgunun 
yaşandığı görülmüştür...

Doç. Dr. İsmail ŞAHİN

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi

18

makale