20

sayı 136/2016

Hasan BODUROĞLU hakkında  
“Ne zaman aklına, görüşlerine, 
enerjisine ihtiyaç baş gösterse, 
hiçbir daveti karşılıksız 
bırakmazdı. Bilim insanı, aydın, 
toplumsal sorumluluk sahibi 
olan ve ülkesini seven insan 
olmanın gereği neyse, onu yerine 
getirmekte tereddüt göstermezdi. 
Sizler de farkındasınız ki, 
Hasan Hocamızı anmak, onun 
ışığında aydınlanmakla beraber, 
çalışkanlığını, üretkenliğini rehber 
edinmeyi de içermektedir.“
 dedi. 
“Bilimin önemsizleştirildiği, 
mühendislik mesleğinin 
itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı, 
deprem tehlikesinin 
içselleştirilmediği, toplumsal 
hayatın deprem tehlikesine göre 
düzenlenmediği, merkezi ve yerel 
yönetimlerin sorumluluklarını 
yerine getirmediği, yapı üretim 
sürecinin rant odaklı tanzim 
edildiği bir zaman diliminden 
geçiyoruz. Kentsel değerler, 
kentlilerin ortak kullanım 
alanları sermaye gruplarına 
sunulmakta, yeşili, doğayı, su ve 
orman havzalarını yok edecek 
projeler peş peşe uygulamaya 
alınmaktadır. İstanbul’a şöyle 
bir bakıldığında bu tespitin ne 
kadar gerçekçi olduğu görülebilir. 
Üçüncü Boğaz Köprüsü, Üçüncü 
Hava Alanı projeleriyle gözden 

çıkarılan Kuzey Ormanları, su 
havzaları, kıyıların yağmalanması, 
dere yataklarının imara açılması,  
güvenli olmaktan uzak yapılaşma, 
sağlıksız kentleşme, rant odaklı 
kentsel dönüşüm projeleri, 
alınmayan deprem önlemleri, 
güçlendirme çalışmalarının akıbeti 
noktasındaki bilinmezlik, deprem 
sonrası toplanılacak alanların, 
deprem sonrası kullanılacak 
güzergahların bile yapılaşmaya 
açılması, nasıl bir anlayışla 
karşı karşıya bulunduğumuzu 
göstermektedir. Bilimde, bilimsel 
yöntemde, inşaat mühendisliğinin 
evrensel kabullerinde, insan ve 
toplum yararında ısrarımızın 
nedeni açıktır: Güvenli bir yaşam 
kurmak, gelecek kaygısını ortadan 
kaldırmak istiyor ve bunun 
için mücadele ediyoruz.”
 diyen 

SUNA, 17 Ağustos depreminden 

sonra yapılanların ikna edici 

olmadığına işaret ederek,  
“Deprem Yönetmeliği sorunsuz bir 
çerçeveye oturmuş olsa bile, bir 
yapının Yönetmeliğe uygun olarak 
üretilip üretilmediği, yapı denetim 
sistemine ilişkin tartışmayı 
beraberinde getirecektir.”
 dedi. 

Tasarım, uygulama, denetim 

başlıklarına dahil konularda 

spesifik çözümlemelerde 

bulunmak, depreme dayanıklı 

yeni tasarımlar üzerinde durmak, 

inşaat mühendisliği biliminin 

teknik ayrıntılarını ve hesaplama 

esaslarını geliştirmek, 

güçlendirme çalışmalarının 

doğru yapılmasını sağlamak gibi 

konuların inşaat mühendislerinin 

önemli sorumluluklar olduğunu 

hatırlatan SUNA, “Türkiye’nin bir 
“deprem senaryosuna” ihtiyacı 
olabilir. Ancak ülkemizin asıl 
olarak bir yaşam senaryosuna 
ihtiyacı bulunduğu gerçeği 
sempozyumumuzun anahtarı 
olacaktır. Bizleri iki gün sürecek 
yoğun bir program bekliyor. Bu 
nedenle kürsüyü, bir an önce 
konunun uzmanlarına bırakmak 
istiyorum. Sözlerimi bitirirken, 
katkı ve destekleriniz için bir 
kez daha teşekkür ediyor, 
sempozyumun başarılı geçmesini 
diliyorum.”
 şeklinde sözlerini 

tamamladı.

Prof. Dr. Hasan BODUROĞLU’nun 

Doktora Öğrencisi Prof. Dr. 

Gülten GÜLAY, Boduroğlu ile 

doktora öğrencisiyken tanıştığını 

ve İTÜ’de ise ayrı ayrı kürsülerde 

çalışmasına rağmen sık sık 

biraraya geldiklerini anlatan 

ALTAY, Boduroğlu’nun sosyal 

yönünün de kuvvetli olduğunu, 

doktora öğrencilerini ailelerine 

kadar tanıştığını onlarla biraraya 

gelmeye özen gösterdiğini, 

dekanlığı süresince Şubat 

tatillerinde fakülte mensuplarına 

ve öğrencilerine her yıl 3-4 günlük 

Uludağ gezisi tertiplediğini anlattı. 

20

sempozyum