15
sayı 138/2016
Dünya Mirasının korunması UNESCO’nun şemsiyesi
altında, gerektiğinde uluslararası teknik ve maddi
katkılarla sürdürülmektedir. Dünya Mirası anıtlarının
onarımında müdahale önerileri geliştirilirken,
evrensel değerler saygı görmeli, kültür mirasının
özgünlüğü ve bütünlüğü korunmalıdır. Tarihi
alanların, eserlerin belge değerinin saygı görmesi;
geri dönüşüm olanakları sınırlı olan girişimlerden
uzak durulması gerekir. Doğal ve insan kaynaklı
risklerle karşı karşıya olan Dünya Mirasının
korunmasında birçok disipline mensup meslek
adamı birlikte çalışmaktadır. Savaş ve deprem
sonrası çalışmalarda özgünlüğün korunması temel
ilkesinin en az müdahale ile nasıl çözüleceğinin iyi
düşünülmesi gerekmektedir.
Koruma uygulamalarında temel ilke en az müdahale
ile soruna çözüm bulunması; yapılan müdahalelerin
geriye dönüşebilir (reversible) olmasıdır. Geliştirilen
önerilerin derin bir bilgi birikimine dayanması
gerekmektedir. 20. yüzyılda mühendisler bol bol
betonarme hatıl ve kirişler kullanmış, duvarları
çimentolu harç enjeksiyonlarıyla, shotcrete
kullanarak sağlamlaştırmışlardır. Çimento, epoksi
gibi malzemelerin neden olduğu aksaklıklar, örneğin
enjeksiyon yapılan duvarların şişmesi, epoksiyle
yapılan müdahalelerin kolayca geri alınamaması
gibi aksaklıklardan ders alınarak, enjeksiyonlarda
kargir duvarların yapısına uyumlu “masonry friendly”
harç karışımlarının kullanımına özen gösterilmeye
başlanmıştır. Kargir yapılarda ahşap olan eski
döşemelerin betonarmeye çevrilmesi mimari
karakter, görünüş açısından sakınca yaratan
bir değişikliktir. Önemli tarihi yapıların onarımı
sırasında (örneğin Diyarbakır Ulu Cami, doğu
maksuresi), 20. yüzyılda betonarmeye çevrilen
ancak zamanla deforme olan veya korozyona
uğrayan betonarme döşemeler sökülerek tekrar
geleneksel ahşap kirişlemeye dönülmektedir.
Çağdaş yönetmelikler ve tarihi yapıların onarımı
İnşaat mühendisleri eğitimleri gereği, tarihi yapıların
güçlendirilmesi söz konusu olduğunda, yeni yapılar
için gerekli olan deprem yönetmeliklerine uymaya
eğilim göstermekte; kimi zaman tarihi yapıyla
bağdaşmayan, geri dönüşümü olamayacak aşırı
müdahaleler önermektedirler. Sağlamlaştırma ve
bütünleme çalışmaları için önerilen müdahalelerin
ağır olması tarihi yapıların özgünlüğüne, estetik
değerine, görünüşüne zarar vermektedir.
Hasar görmüş, kısmen yıkılmış tarihi yapıların
yeniden yapımında aralarında deprem yönetmeliği
de bulunan çağdaş yönetmeliklere uyma
zorunluluğu, tarihi yapının özgün biçiminin,
ayrıntılarının korunması ilkesiyle çelişmektedir. Bu
konuda iki örnekle sorunu açıklamak mümkündür.
Bunlardan ilki, Mostar’da Donja Mahalle’de bulunan
17. yüzyıla ait Sevri Hacı Hasan Camii’dir (Onur,
2001). 1992’de Bosna savaşı sırasında saldırıya
uğrayan caminin duvarları delinmiş; minaresinin
çatı üzerine yıkılmasıyla üst örtüsü de çökmüştür.
Savaş sonrasında, dışta kırma içte ahşap kubbeli
olan çatıdan geriye kuzeydoğu köşede küçük bir
parça kalmış; büyük bir şans eseri duvarların
üstünde duvar iç ve dış kenarları boyunca uzanan
ve puştivanlarla bağlanan ahşap hatıllı sistemin
kimi parçaları yerlerinde korunabilmişti. Burada
17. yüzyıl camisinin anatomisini incelemek,
Bosna’da uygulanan Osmanlı mimarisini tanımak
açısından yararlı olmuştur. Mevcut izler ve eski
resimlerden yararlanılarak ahşap çatının yeniden
yapımı için restitüsyon ve restorasyon projeleri
hazırlanmış (Onur, 2001; Paşiç, 2005) ve yeniden
yapım için mühendislik desteği alınmıştır. Konuyla
ilgilenen Mostarlı inşaat mühendisi M. Humo’nun,
mevcut ahşap hatıl kesitlerini yetersiz bularak
kalınlaştırmak istemesi, tarihi verilere göre
hazırlanan restorasyon projesinin değiştirilmesine
neden olmuştur. Koruma açısından üç yüzyıldan
uzun bir süre dış etkenlere dayanmış bir hatıl
sisteminin, aynı ölçülerde yenilenmesi, özgün
tasarım özelliklerinin korunması açısından doğru
olduğu halde, savaşta yok olduğu için yeniden
yapılması gereken çatının projesinin bir inşaat
mühendisi tarafından değerlendirilip onaylanması
gerektiğinden; hatıl kesitleri mühendislik hesabına
göre arttırılarak uygulanmıştır.
Ülkemizde yıkılan ahşap yapıların yeniden
yapımında da benzer sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Ahşaba güvenin fazla olmadığı, ahşap yapıların
çelik iskeletli olarak yeniden yapıldıkları, ya da
eski karkas sistemden uzaklaşılarak, dikmelerin
sayısının arttırıldığı ve kesitlerin kalınlaştığı
gözlenmektedir. Hesaplama sonunda gereksiz yere
ağırlaştırılmış bir ahşap sistem ortaya çıkmakta;
bir yandan malzeme ziyan edilmekte, diğer yandan
özgünlük yitirilmektedir. Bu şekilde yenilenirken
hem tasarım, hem de kesit açısından değişikliğe
uğrayan çatı makaslarına örnek olarak Cumalıkızık
Camii gösterilebilir. Tarihi çatının onarımı için
yapılan ön araştırma sırasında, makasları oluşturan
ahşap malzemenin mukavemetini yitirmiş olduğu
belirlenerek, çatının yenilenmesine karar verilmiştir.
Ancak çatı makaslarının yeniden yapımı için gerekli
olan 14 m uzunlukta kestane ağacı piyasadan
kolaylıkla temin edilemediğinden; yenileme 3-5
m uzunluktaki ahşap kirişler paslanmaz çelik
15
makale