18

sayı 138/2016

SÜRDÜRÜLEBİLİR GELİŞME İÇİN BETONARME 

YAPILARIN DÜRABİLİTEYE GÖRE TASARIMI 

...................................................

GİRİŞ

Hem miktar olarak, hem de maddi bakımdan 

incelendiğinde, inşaat sektörü günümüzde en çok 

malzeme tüketen sektörlerin başında gelmektedir. 

Üretim açısından bakıldığında da bu durumun 

önemli etkileri vardır. Beton günümüzde en çok 

kullanılan yapı malzemesidir. Ermco verilerine 

göre 2013 yılında Türkiye’de kullanılan hazır beton 

miktarı yaklaşık 102 milyon m

3

 civarında olup 

Avrupa’da ilk sıradadır (Ermco, 2014). Ayrıca, 

ülkemizdeki inşaatların tamamında hazır betonun 

kullanılmadığı dikkate alınırsa beton tüketiminin 

aslında çok daha fazla olduğu da söylenebilir. Aynı 

durum dünya ölçeğinde de geçerlidir. Cembureau 

verilerine göre 2014 yılında dünya toplam çimento 

üretimi yaklaşık 4 milyar ton olarak tahmin 

edilmektedir. Yaklaşık bir hesapla, 1m

3

 betonda 

300 kg çimento kullanıldığı kabul edilirse, dünyada 

beton ve sıva gibi çimento esaslı malzemelerin 

tüketiminin yaklaşık 13 milyar m

3

 olduğu 

söylenebilr. 

 

Betonun temel bağlayıcı malzemesi olan çimento 

üretimi fazla miktarda enerji gerektiren bir süreçtir. 

Bir ton çimento üretimi için yaklaşık 5,5 GJ enerji 

harcanır. Bu bakımdan çimento, üretimi için en çok 

enerji gerektiren malzemelerden biri olup, beton 

ana bileşenlerinden olan çimentonun maliyeti 

beton maliyetinde önemli bir yer tutar. Bunun 

yanında, çimento üretiminin önemli çevresel 

etkileri bulunmaktadır. Bir ton Portland çimentosu 

üretimi sonucunda yaklaşık bir ton CO

2

 gazı açığa 

çıkar, bunun yanında zararlı diğer bazı gazlar da 

atmosfere verilmektedir. Çimento üretimine bağlı 

olarak dünya ölçeğinde yıllık yaklaşık 1,4 milyar 

ton CO

2

 üretilmektedir ve bu miktar dünyadaki yıllık 

CO

2

 üretiminin yaklaşık % 7’sini oluşturmaktadır. 

Bu sera gazı emisyonunun yaklaşık yarısı çimento 

üretimi sırasında kalkerin pişirilmesi sonucu açığa 

çıkarken diğer yarısı da üretim enerjisi için fosil 

yakıtların yakılması sonucu oluşur. Çevreye verilen 

zararların azaltılması ve çimento maliyetlerinin 

düşürülmesi amacıyla daha verimli üretim 

teknolojileri araştırılmakta ve uygulanmaktadır. 

Daha çevre dostu ve düşük enerji gerektiren 

çimentoların gelişmesi, üretim süreçlerinde 

tasarrufların yapılması, malzemelerin daha verimli 

kullanımı, yapıların ve kentsel altyapının servis 

ömürlerinin uzatılması, geri kazanım ve çeşitli 

atık malzemelerin kullanımıyla birlikte çimento 

ve betonun çevreye verdiği zararların azalacağı 

beklenmektedir. Geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında 

beton üretimindeki enerji verimliliğinin günümüzde 

çok daha yüksek olduğu söylenebilir. 

Oldukça yüksek yatırımlar gerektiren yapıların 

istenilen servis ömürleri süresince belirli bir 

güvenlik içerisinde işlevlerini yerine getirmeleri 

beklenir, ancak betonun dürabilitesine bağlı 

sorunlar sonucu yapı performansı zamanla 

azalabilir. Yapılar servis ömürleri boyunca çeşitli 

çevresel etkiler altındadır. Bunlar fiziksel, kimyasal 

veya fiziko – kimyasal yada mekanik etkiler olabilir. 

Yapı tasarımında bu etkilerin de gözönüne alınması 

şarttır. Yurdumuzda yaşanan Marmara Depremi 

yapılarımızdaki dürabilite sorunlarını açıkca ortaya 

koymuştur. Depremle birlikte betonarme yapılardaki 

korozyon çatlakları belirginleşmiştir (Taşdemir ve 

diğ., 1999). Donatı korozyonu betonarme yapılarda 

karşılaşılan en önemli dürabilite sorunlarından 

biridir. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın 125000 

konut üzerinde yürüttüğü bir inceleme sonucunda 

bunların %64’ünde korozyon sorunun bulunduğu, 

%90’ında ise kullanılan malzemelerin standartlara 

uygun olmadığının belirlendiği ifade edilmektedir 

(İMO, 2010). Korozyon sonucu donatı çaplarında 

azalma olurken, oluşan korozyon ürünleri beton 

paspaylarında çatlamaya yol açarak zararlı 

maddelerin beton içine girişini ve taşınımını 

arttırır (Broomfield, 1997). Bunların sonucu olarak 

yapı elemanlarının taşıma kapasitesinde azalma 

meydana gelir, bu nedenle yapı güvenliği azalır ve 

yapıdan beklenen servis ömrü sağlanamaz.

Yapının yetersiz dürabilitesi, yapı güvenliğindeki 

azalmanın yanında oldukça büyük ekonomik 

kayıplara neden olmaktadır. Amerikan İnşaat 

Mühendisleri Birliği (ASCE) tarafından yapılan 

araştırmada ülkedeki her dokuz köprüden bir 

tanesinin yapısal olarak yetersiz olduğu, bunların 

onarımı veya yenilenmesi için ise her yıl 20 milyar 

Doç. Dr. Özkan ŞENGÜL

İTÜ İnşaat Fakültesi

18

makale