11
sayı 139/2016
TERCİHİMİZ DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ,
ÖZLEMİMİZ DEMOKRATİK BİR ANAYASADIR
D
D
eğerli Meslektaşlarımız,
Şubemizi yoğun bir gündem bekliyor. Şubat ayı
içerisinde iki önemli Çalıştay toplayacağız. 18
Şubat’ta Örgütlenme Çalıştayı, 25 Şubat’ta ise
Yapı Denetim Çalıştayı için bir araya geleceğiz.
Çalıştaylar için hazırlıklarımız devam ediyor.
Çalıştaylarda mesleğimizin ve meslek odamızın
ihtiyaç duyduğu tartışmaların gerçekleşeceğine
inanıyoruz. Ufkumuzun açılacağından, görüş ve
önerilerle teorik çerçevemizi güçlendireceğinden
şüphemiz bulunmuyor. Şube üyelerimizin bu
birikime sahip olduğunu bilmek, Çalıştay hazırlık
çalışmalarında bizi motive ediyor. Şubemiz bir
taraftan Çalıştaylara hazırlanırken, diğer taraftan da
kurs, seminer gibi kurum içi mesleki faaliyetlerine
devam ediyor.
Ülke gündemi ise Nisan ayı içerisinde
gerçekleştirilecek olan Anayasa’nın bazı
maddelerinde değişiklik yapılması amacıyla
düzenlenecek referanduma kilitlenmiş durumda.
Anayasaların temel özelliği toplumsal uzlaşı
içermesidir. Ne yazık ki ülkemizde Anayasalar
olağanüstü dönemlerde yapılmış, toplumsal
ve siyasal kesimlerin taşıdığı hassasiyetler
Anayasalara yansımamış, metinler yönetim
erkini elinde bulunduran siyasi iradenin görüş ve
yaklaşımları çerçevesinde belirlenmiştir. Askeri
darbe dönemlerinde görmeye alışık olduğumuz
antidemokratik yöntem, ne yazık ki mevcut
değişiklik paketinde de görülmüş, değişiklik önerisi
toplumsal uzlaşı dikkate alınmadan hazırlanmıştır.
Anayasa değişiklik paketi sadece hazırlanma
süreciyle değil, içerdiği maddelerle de
antidemokratik özellikler içermektedir. 1982
Anayasası’nın topyekûn ortadan kaldırılarak,
yerine demokratik bir Anayasa hazırlanması
yönünde toplumsal bir beklenti varken, değişiklik
maddelerinin 1982 Anayasası’nın antidemokratik
özünü koruduğu, hatta daha pekiştirdiği
görülmektedir.
Türkiye belki de Cumhuriyet tarihinin en kritik
seçimini yapacaktır. Çünkü referandumdan
“evet” çıkması durumunda, 94 yıllık parlamenter
sistem ortadan kaldırılacaktır. “Türk tipi
başkanlık sistemi”nde Meclis, kendi içinden
hükümet çıkaramayacak, “Cumhurbaşkanı”nı,
“Cumhurbaşkanı”nın Meclis dışından atayacağı
bakanları ve “Cumhurbaşkanı” tarafından
belirlenecek yardımcıları denetleyemeyecektir. Açık
ki Meclisin önemi sadece kağıt üzerinde kalacaktır,
buna rağmen de hiçbir hükmü bulunmayacak ve
sadece maaş almakla yetinecek milletvekili sayısı
da 550’den 600’e çıkarılacaktır.
Değişiklikler bu kadarla sınırlı değil elbette.
Referandumdan “evet” çıkması halinde
demokrasinin güvencelerinden olan yargı
bağımsızlığı ortadan kalkacaktır. Çünkü
“Cumhurbaşkanı”, HSYK’nın 13 üyesini, Anayasa
Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’sini doğrudan ya
da dolaylı seçecektir. “Cumhurbaşkanı”nı, bakanları
ve yardımcıları yargılamak mümkün olmaktan
çıkacaktır.
“Cumhurbaşkanı” için yargı yolunu açabilecek
prosedürün önüne konulan engeller bir tarafa,
Yüce Divan statüsüyle “Cumhurbaşkanı”nı
yargılayacak Anayasa Mahkemesi üyelerinin bizzat
“Cumhurbaşkanı” tarafından atanmasının hukuk
devleti bağlamında taşıdığı anlamı sorgulamak bile
demokrasi ayıbı olacaktır.
18 maddeyi tek tek irdelemek bu yazının
sınırlarını zorlayacaktır. Ancak değişiklik
önerilerinin toplamından anlaşılıyor ki, Türkiye
“tek adam” egemenliğine teslim edilecektir. Ne
Cumhuriyet’in kuruluş döneminde, -hatta- ne de
askeri darbe dönemlerinde tüm yetkilerin tek
insanda toplanmasını sağlayacak düzenlemeler
yapılmamışken, toplumsal-siyasal kesimlerin önemli
bir bölümünün itirazına, toplumsal gerginliğe ve
bölünmüşlüğe sebebiyet verme ihtimaline rağmen
düzenlemelerin ısrarla yapılmak istenmesini
anlamak ve kabul etmek mümkün değildir.
İnşaat mühendisleri demokrasiden, çoğulculuktan,
parlamenter sistemden, kuvvetler ayrılığından, yargı
bağımsızlığından ve hukuk devletinden yanadır;
tercihini de bu yönde kullanacaktır.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Yönetim Kurulu
TERCİHİMİZ DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ,
ÖZLEMİMİZ DEMOKRATİK BİR ANAYASADIR
11
başyazı