21
sayı 139/2016
yetersiz nitelikte üniversite ve bunların içinde
inşaat mühendisliği bölümü açılmıştır. Bu durumda
yerleşik üniversiteler de öğretim üyesi kaybı ile
nitelik açısından zayıflamışlardır. Bu nedenle,
inşaat mühendisliği bölümlerinin eğitimlerinin
değerlendirilmesi ve bu amaçla periyodik olarak
akreditasyonun sağlanması önemlidir.
Mühendislik yetkisini kullanabilmek için diploma
almak gerekli ama yeterli değerlidir. Yapılması
gereken, daha önce belirtildiği gibi, gelişmiş
ülkelerdeki başarılı uygulanmalar anlamında bir
düzenlemedir. Farklılık olsa bile, bu uygulamaların
özü, mühendislik yetkisinin, diploma alınmasından
ve belirli bir uygulama deneyiminden sonra özel
sınavlarla yeterliliğin kanıtlanması sonucunda
kazanılabilmesidir.
Teknolojinin çok hızlı gelişme gösterdiği günümüzde
mühendislerin okul sonrası eğitimin zorunluluğu
ve önemi açıktır. İlgili kurumların bu konuda yeni
politikalar geliştirmeleri gerekmektedir. Meslek
odalarının katkıları önem taşımaktadır. İMO’nun
yoğun çabaları biliniyor. Bu doğrultuda sürdürülen
çabaların daha da geliştirilmesinde ve ilgili
kurumlarla işbirliği yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Eğitim konusunda, sonuç olarak denilebilir ki,
üniversitelerdeki eğitim-öğretim süreci ile sınırlı bir
değerlendirme yeterli değildir. Konunun üniversite
eğitiminin akreditasyonu, üniversite sonrası eğitim
ve doğru bir “yetkin mühendislik” uygulamasını
kapsayan bir bütünlük içinde değerlendirilmei
zorunludur. Doğru çözüm bu bağlamda belirlenebilir.
TMMOB ve İMO kendilerine önemli görev ve
sorumlulukları düştüğü bu konuda ciddi çalışmalar
yapmışlardır.
Üniversite Öncesi Eğitimimizin Genel Manzarası
Eğitime ilişkin olarak, buraya kadar ki akıl yürütmeler
ve varılan sonuçlarla konuyu kapatmak hem eksik
hem yanlış olacaktır. Çünkü üniversite eğitim-
öğretiminin başarısı, öğrencinin anaokulda başlayıp
üniversiteye girişe kadar aldığı öğretime ve eriştiği
eğitim düzeyine bağlıdır. Son dönemde ülkemizin
eğitim sisteminde kaliteyi önemli ölçüde etkileyecek
değişimler yapılmaktadır. Bu değişimlerin olası
sonuçlarını göz ardı ederek yalnızca üniversite
eğitimi üzerinden değerlendirme ile yetinmek doğru
olmaz. Çünkü, üniversite kapısına gelen gerekli
bilgi düzeyinden yoksun öğrencilerin istenilen
nitelikte mühendis olarak yetiştirilmesi çözümü
güç bir sorundur. Demek oluyor ki, üniversite ve
mühendislik eğitimini daha zor sorunlar bekliyor.
Eğitim sistemimizde “4+4+4”sistemi ile başlayan
ve İmam Hatip Okulları üzerine odaklanan, öte
yandan da “proje okullar” kavramıyla yerleşik
ve başarıları ile kendlerini kanıtlamış okulları
niteliksiz okullar düzeyine getirecek uygulamalar
gerçekleştirildi. Yapılanların sonuçları görülmeye
başladı. Bu bağlamda OECD tarafından 72 ülkenin
15 yaş çocuklarının fen, matematik ve okuduğunu
anlama becerileri alanlarındaki başarılarını
değerlendirmeye yönelik sınavı PİSA 2015 sonuçları
önem taşıyor. Üç yılda bir yinelenen bu sınavların
nesnelliği kabul ediliyor ve ilgili çevrelerce dikkatle
değerlendiriliyor. PİSA 2015’e göre ülkemiz 72 ülke
arasında fen alanında 50., matematik alanında
49. ve okuma becerilerinde 52. sırada yer aldı.
Hiç iç açıcı sonuçlar değil. Daha önemlisi, başarı
düzeyinin yükselme yerine düşüş eğiliminde
bulunulması ve 2015 yılında, 2003 yılının gerisinde
kalınmasıdır. Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamasına
göre, düşük puanlar meslek liselerinden (meslek
liseleri içinde İmam Hatip Liseleri en başarısız okul
türüdür) kaynaklanmaktadır (2).
Eğitimdeki son dönem değişikliklerinin düşündürücü
bir sonucu daha ortaya çıktı (2). Geçen yıl KPSS
kapsamında yapılan “Öğretmenlik Alan Bilgisi
Testi” sonuçlarına göre, matematik öğretmenleri
50 alan sorusundan ortalama 9 soruya doğru yanıt
verilebilmişler (3). Bunun üzerine ne söylenebilir?
Öğrenciden hangi başarı beklenebilir?
Son günlerde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) müfredat
programı çalışmaları tartışılıyor. Üzerinde çok yönlü
eleştiriler yapıldı. Bu bağlamda, Bilim Akademisi
Yönetim Kurulu’nun 20 Ocak 2017 tarihli bir
duyurusu var. Duyuruda MEB’in müfredat programı
farklı açılardan irdelenmektedir. “Akıl batıya özgü
değildir, bütün toplumların çocuklarına aynı şekilde
bahşedilmiştir. ….bütün insanlığın ortak değeri olan
akıl, muhakeme ve yaratıcılığı teşvik etmek gerekir.”
görüşünün belirtilmesinden sonra, özet niteliğinde,
“….sadece fen dallarında değil, dünya bilgisi ile
ilgili bütün alanlarda da bir eğitim programının
aslen öne çıkarması gereken merak, akıl, kanıt
arama, sorgulama gibi akılla ve pratik hayatla ilgili
değerlerden söz edilmemektedir…. Akli değerler
temel değerler arasında sayılmadığı gibi müfredat
taslağının bütününde hakim olan yaklaşımda da
dışlanmıştır.” yargısına yer verilmektedir. Duyuru
“Bütün müfredatta olduğu gibi Cumhuriyet Tarihi ve
Kurtuluş Savaşı’nın anlatımında da kanıtlara ve tarihi
gerçeklere bağlı kalmak gerekir. Bu tarihin abartısız
ve kanıtlar çerçevesinde anlatımı elbette Atatürk’ün
olağanüstü önderliğini ve diğer kurucu kişilerin de
önemli katkılarını ortaya koyar. Eğitimin temel taşı
olması gereken akıl ve bilim aynı zamanda Atatürk’ün
de manevi mirasıdır.” sözleriyle sonlandırılmıştır.
Mühendislik Yapmak İçin Diploma Yetmez
Eğitime ilişkin açıklamalar Yetkin Mühendislik
kavramının önemini, gerekliliğini değil zorunluluğunu
21
makale