29

sayı 140/2017

defalarca bildirmiştir.” dedi. 

Yapı denetimi hizmet bedelleri 

konusunda, başlangıçta yapı 

yaklaşık maliyetinin yüzde 4’ü ile 

yüzde 8’i arasında tespit edilen 

yapı denetimi hizmet bedelinin, 

önce yüzde 3’e, sonra da yüzde 

1,5’a düşürüldüğünü, hizmet 

bedelinin emlakçı oranlarından 

bile aşağıya çekildiğine dikkat 

çeken SUNA, “Düşük bedelin 
karşılığı düşük maliyettir. Düşük 
maliyet için mühendislik ücretleri 
de dahil olmak üzere girdilerin 
bir kısmından ya da niteliğinden 
vazgeçmek gerekmektedir. 
Herkesin bilgisi dahilindedir: 
Promosyon niyetine projeler 
hazırlanmakta, ‘imzacılık’ 
sektörün kanayan yarası olmaya 
devam etmektedir. Böyle bir 
sistemle nitelikli yapı denetimi 
sağlamak mümkün müdür? 
Değerli Meslektaşlarım, yapı 
denetiminin kamusal özelliği yok 
edilirse, her şey daha çok kâr 
elde etmeye göre düzenlenirse 
başka bir sonuçla karşılaşmanız 
zordur.”
 sözleriyle konuşmasını 

sonlandırdı.

Oda Başkanımız Cemal GÖKÇE 

konuşmasına; Oda tarafından 

yapılan çalıştaylarla ilgili 

bilgiler aktararak, yapı denetim 

sektöründe yaşanan sorunlara 

değinerek başladı. Ülkemizde 

kaçak olan, mühendislik hizmeti 

almayarak üretilen çok sayıda 

yapı olduğunu vurgulayan GÖKÇE, 
“Bu yapılar mühendislik hizmeti 
almış olsalar bile zamanla 
eskiyip yıpranırlar, onarım veya 
güçlendirmeye ihtiyaç duyarlar. 
Başta İstanbul olmak üzere birçok 
ilimiz, yeni yapılar yapılmış olsa 
bile 17 Ağustos 1999 depreminde 
var olan yapı stoku, bugün de 
varlığını kuruyor. Yapılarımız ne 
yazık ki aradan 18 yıl geçmiş 
olmasına rağmen risk durumunu 
sürdürüyor. Üstelik bir afetten 
beş afet yaratma başarısı da 
karşımıza dikilmiş duruyor. 
Deprem güvenliği bakımından 

1999 yılından -ne yazık ki- bugün 
daha iyi durumda değiliz. Sel ve 
su baskınları kentlerimizi sıkça 
vuruyor. İstanbul başta olmak 
üzere ısı adaları oluşuyor, yaşam 
alanları daha da sorunlu hale 
geliyor. Hava kirliliği her geçen 
gün biraz daha artıyor kentsel 
dönüşüm uygulamaları sosyal 
ve toplumsal sorunları daha da 
büyütüyor. Askeri alanlardan 
boşaltılan alanlar ne yazık ki 
boş bırakılması gerekirken 
yapılaşmaya açılıyor. İstanbul 
özelinde yıkılıp yapılmayı bekleyen 
iki buçuk milyon konuttan 
çıkacak olan yaklaşık olarak 
200 milyon ton malzemenin, 
geri dönüştürülmesine ilişkin 
bir stratejimiz, bu yıkma 
planlamasına rağmen halen 
kurgulanıp ortaya konmuş değil.”
 

dedi. 

Doğal afetlerin, yapılarda 

meydana getirdiği hasarların 

azaltılması için, denetimsiz 

yapılaşmanın engellenmesi için, 

yapı kalitesinin arttırılması için, 

yapıların ekonomik ömürlerinin 

uzatılması için, yapıların bakım-

onarım giderlerinin azaltılması 

için, yapım sürecinde yer alan 

meslek insanlarının niteliklerinin 

arttırılması için, mühendislik ve 

mimarlık mesleğinin saygının 

arttırılması için yeni bir anlayışa 

ve yeni bir düzenlemeye ihtiyaç 

olduğunu dile getiren GÖKÇE, 
“Var yapı denetimi bir kamu 
hizmetidir yapı denetim süreci kar 
elde edilecek bir süreç değildir. 
Bir hizmet sürecidir. Bu süreçten 
de hizmeti yapan hak ettiği ücreti 

mutlaka ve mutlaka almalıdır. 
Yapı denetim sürecinde yer alan 
denetçiler bağımsız kamu adına 
hareket eden kurumlar tarafından 
mutlaka denetlenmelidir. Bu 
kurumlar da; belediye, bakanlık ve 
meslek odaları olmak zorundadır.”
 

dedi.

Mühendisin ekonomik bir tasarım 

yapması gerektiğini, mahalle 

ve çevre şartlarına uyumluluk 

kriterlerini sağlaması gerektiğini, 

sürdürülebilirlik ilkesine bağlı 

kalması gerektiğini, mesleki ve 

etik sorumluluk çerçevesinde 

iş yapması gerektiğini, güvenlik 

ilkesine uyarak, toplumsal ve 

sosyal konularda farkındalık 

bilincine sahip olması gerektiğini 

belirten GÖKÇE, böyle bir 

mühendisin ‘profesyonel 

mühendis’ olduğunu belirtti. 

Yetkin mühendislik bilgiye, 

yapabilirliğe ve tecrübeye 

bağlı bir sistem olduğunu, 

uzun bir süredir bir sistemden 

uzaklaştırılmış olmasının 

bedelinin çok ağır ödendiğini ve 

cemaat ve tarikat ilişkilerinde 

devlet aygıtının uzun bir süredir 

öldürülmeye çalışıldığını belirten 

GÖKÇE, “Uyarılarımıza rağmen 
-liyakat deyip durmamıza 
rağmen- ne yazık ki yandaşlık 
ilişkileriyle, cemaat ilişkileriyle, 
tarikat ilişkileriyle kurumlarımız 
yönetilmeye yönlendirilmeye 
çalışıldı. Tüm bu yapılanlar 
yetmezmiş gibi şimdi de hiç gereği 
yokken toplumumuz ‘Evet’çiler 
ve ‘Hayır’ cılar olarak daha da 
ayrıştırıldı, daha da bölündü. 
Üstelik ‘Hayır’ diyecek olanların 
hain terörist işbirlikçisi, Fethullah 
Gülen yandaşı olarak -ne yazık ki- 
ilan edildiler. Kim ne derse desin 
kim ne yaparsa yapsın geleceğin 
‘Tek Adam’ yönetimini, geleceğin 
diktatörlüğünü oluşturacak bu 
anayasa değişikliğini İnşaat 
Mühendisleri Odası olarak 
doğru bulmuyoruz. Parlamenter 
demokrasiyi yok edip, yargının 
başı Anayasa Mahkemesi’nin başı, 
sekreterler olarak adlandırılan 

29

çalıştay