6

sayı 140/2017

Tarihe bakıldığında meslek odaları; demokratik 

haklar ve özgürlüklerin gelişmiş olduğu dönemlerde 

etki alanını genişlettiği görülecektir; baskıcı 

ortamlarda tam aksi bir seyir izlediği ise aşikârdır.

Meslek odalarının 12 Mart ve 12 Eylül askeri 

yönetim dönemleri ve izleyen yıllardaki durumu 

hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır. Bu 

dönemlerde siyasi iktidarla ilişkili, siyasi iktidarın 

görüş ve yaklaşımlarıyla paralellik arz eden mesleki-

politik hat söz konusu olmuştur. Bu dönemlerin kısa 

sürdüğü, sürecin belirleyicisi olmadığı bilinmelidir.  

Çünkü mühendisler, mesleklerinin ruhuna uygun 

olarak, bir başka ifadeyle, mesleğin varlık nedenine 

uyumlu olacak şekilde, siyasi iktidarları karşısına 

alma pahasına, muhalif bir kulvara oturmuş, siyasi 

iktidardan bağımsız meslek örgütlenmesini hayata 

geçirmeye niyetli kadroların inisiyatifi altına girmiştir.

Dikkat edilmelidir ki, baskıcı dönemlerden sonraki 

mücadele pratiği, örgütlenme atağı, tarihimizde 

iz bırakan dönemler olarak kayıtlara geçmiştir. 

Teoman Öztürk ismiyle simgeleşen 70’li TMMOB’u 

bu iddianın kanıtı olarak görülmelidir. TMMOB 

ve bağlı Odaları sadece mesleki-politik alanın 

odağına yerleşmekle kalmamış, ülke ölçeğinde 

demokrasi mücadelesinin tetikleyicisi olmayı 

başarmıştır. Birebir aynı gelişmelere sahne olmasa 

da, 12 Eylül’den sonra, 1980’lerin ikinci yarısı ile 

1990’ların ilk yıllarında TMMOB ve bağlı Odalardaki 

kadrosal ve zihinsel değişimin kıymetli bir mücadele 

birikimine sahne olduğunu belirtmek gerekmektedir. 

15 yıllık iktidarı döneminde AKP’nin meslek 

Odaları ile yıldızının barışmadığı bilinmektedir ve 

barışması mümkün değildir. Asli olarak kamusal 

yararı, toplumsal çıkarları korumakla sorumlu 

meslek odalarının, kamusal alanı talan etmekle 

sonuçlanacak karar ve tasarruflara imza atan bir 

siyasi iktidarla yıldızının barışmamasından daha 

doğal ne olabilir? Nihayetinde söz konusu olan 

bir “çıkar” çatışmasıdır ve mühendislerin “çıkarı” 

halkın çıkarlarıyla örtüşmekte, mühendisler halkın 

yanında saf tutmaktadır.

AKP iktidarı döneminde meslek odaları mevzuatında 

önemli değişiklikler yapıldığı bilinmektedir. 

Değişiklikler, meslek odalarını güçsüzleştirmeyi 

hedeflemekte, Oda-üye ilişkisini zayıflatmayı, 

koparmayı amaçlamaktadır. Asıl hedefin ise 

kamusal karar ve tasarruflar üzerindeki denetimi 

ortadan kaldırmak olduğu bellidir. Siyasi iktidar, 

“köpeksiz köyde değneksiz gezmek istemekte”, 

toplumsal hayatı bu yönde düzenlemeye 

çalışmaktadır.

Bizler açısından, 16 Nisan’da halk oylamasıyla 

karşımıza gelecek Anayasa değişiklik paketi, tam da 

bunu sağlamak içindir. Siyasi iktidar denetimsizliği 

bir yönetim biçimi olarak dayatmaktadır. 

Değişiklik paketinin diğer maddelerinin içerdiği 

antidemokratik öze dair eleştirilerimiz saklı kalmak 

kaydıyla, “başkanın” ve onun tarafından atanacak 

yardımcıların, bakanlar kurulunun kamusal 

denetimden muaf tutulmasını sağlayan maddelerin 

kabul edilir bir tarafını bulmak mümkün değildir.

Denetlenebilir bir kamu yönetimi için: Hayır!

Bütün toplumu ilgilendiren bir konunun 
İster tek bir kişinin, isterse bir heyetin 
inisiyatifine bırakılması, şeffaflığı, 
katılımcılığı, demokratik mekanizmaları 
devre dışı bırakmak anlamı taşıyacaktır 
ki, aynı şekilde bu tür değişiklikleri kabul 
etmemiz beklenmemelidir.

6

referandum