14

sayı 141/2017

Ama gerçekleşemedi. Bu sonuçta planın arkasında 

kararlı bir siyasal iradenin bulunmamasının rolü 

olduğu söylenebilir.

Ulaştırma Ana Planı Stratejisi Projesi ve Sonrası

Ulaştırma Bakanlığı’nın isteğiyle İTÜ’nün 

öncülüğünde 2005 yılında tamamlanan “Ulaştırma 

Ana Planı Stratejisi Projesi” ulaştırmanın planlı 

geliştirilmesi yönünde önemli bir başlangıç 

olabileceği umudunu doğurmuştur.

Ancak izleyen gelişmeler bu düşünceyi destekleyici 

yönde olmamıştır. Çünkü planlı gelişme vurgusu, 

üzülerek belirtmek gerekir ki, ciddiye alınmamıştır.  

O kadar ki yaptırılan planlara bile uyulmayarak plan 

ve planlama kavramı anlamsızlaştırılmıştır. Bunun 

en açık örneği İstanbul’da yaşanmıştır.

İstanbul’un planı var. Ama plansız gelişiyor. Planda 

yer almayan 3. Köprü, Avrasya Tüneli yapıldı ve 

işletmeye açıldı. 3. Havaalanı yapılıyor. «Kanal-

İstanbul yapılacak, hazırlıklar tamam» deniyor. 

Tamamlanan plansız yatırımlardan yaşamımıza 

yansıyan ne yazık ki ekonomimize, toplumsal 

yaşamımıza ve ulaştırmamıza olumlu bir katkı 

değildir. “Cebimizden tek kuruş çıkmadan 

gerçekleştirildiği” söylenen köprü ve tünellerin 

işleticilerine geçmeyen taşıtlar için ödeme 

yapılıyor. Geçiş garantisi altında kalan trafik için 

köprüden geçmeyenlerin ve belki de geçme şansı 

bulunmayanların ödeme yaptığı bir durum yaşıyoruz.

Gerek yapım aşamasındaki doğa ve çevre tahripleri, 

gerekse işletme sırasında sürecek etkileri ile 

İstanbul’u köklü biçimde değiştirebilecek bu plan 

dışı yatırımlardan sonra plan ne kadar anlamlı, 

geçerli ve yararlı olabilir? Zaten planlı projeler 

sürüncemede kalmıştır. Örnek Marmaray. Yakın 

paralelindeki Avrasya Tüneli sonradan gündeme 

gelmesine karşın işletmeye açılırken İstanbul’u

dört yıldır banliyö hattından ve demiryolu 

bağlantısından yoksun bırakan Pendik Ayrılık 

Çeşmesi ve Kazlıçeşme-Halkalı hatlarının ne zaman 

biteceği bilinmiyor. Haydarpaşa, Kadıköy Kitap 

Fuarına mekân oluşturma tesellisi dışında, orada 

işlevsiz duruyor. Rayları ve üzerindeki vagonlar 

çürüyor. 

 

İstanbul-İzmir Otoyolu projesi ile başka bir düş 

kırıklığı yaşandı. Bu proje kapsamındaki İzmit 

Körfezi ihalesinde gidiş ve dönüş için demiryolu 

hatları vardı. Bu hatlar ilk zeyilnamede projeden 

çıkarıldı. 3. Köprü ile geçecek demiryolu ne zaman 

gerçekleşecek belli değil. Marmaray sürüncemede, 

Avrasya Tüneli çalışıyor. 

Yüksek hızlı tren girişimi plansızlık yüzünden 

beklenen başarıyı sağlayamadı. Demiryolsuz 

bırakılan Körfez Köprüsü nedeniyle çok gerekli olan 

İstanbul-Bursa, İstanbul-İzmir hatları ve mevcut 

hattın daha kısa ve daha düşük maliyetli bir Yüksek 

Hızlı İstanbul-Ankara demiryolu hattı yap-işlet-devret 

finansman modeline feda edildi.

Bu durumda Atatürk döneminden sonra yeniden 

“demiryoluna öncelik verilmesi” hatta daha 

ötesinde “demiryolunun devlet politikası” olması 

savının anlamı nedir? 

Ulaştırma Ana Planı Stratejisi Projesi bağlamında 

önerilen planlama çalışmalarının durumu da karışık.

 

“Stratejik Plan” projesinin doğal önerisi idi. “2009-

2013 Stratejik Planı” yapıldı. Dört yıllık stratejik 

plan nasıl oluyor, ana planın neresinde yer alacak? 

Açıklayan olmadı. Öte yandan en kritik konu 

olan demiryolundaki gerçekleşmeler öngörülen 

hedeflerin çok gerisinde kaldığı yaşanarak görüldü.

Şimdi Ana Plan yapılıyor. Ama hangi stratejik 

plana dayandığı belli değil. Daha önemlisi plan 

anlayışının ne ölçüde benimseneceği ve uygulamaya 

yansıtılacağıdır?

 

YAŞANANLARDAN ÇIKARILABİLECEK DERSLER

 

Uzman ve akademisyenler yıllardır, her fırsatta, 

ulaştırmada planlı gelişmenin zorunluluğu üzerinde 

durmaktadırlar. Gerçekten ulaştırmanın sağlıklı 

gelişiminin sağlanabilmesi için, sürdürülebilir 

ulaştırma koşullarına uygun olarak, bilimsel 

yöntemler kullanılarak özenle hazırlanmış, 

dinamik yapıda bir planın kararlılıkla ve ödünsüz 

uygulanması gereklidir.

 

Politika, stratejiler ve ilkeler planlama üzerinden 

uygulamaya yansımaktadır. Belirtilen temel öğelerle 

yönlendirilmeyen bir plan, görünürde var olsa da 

amaca erişmek bakımından yeterli ve anlamlı 

değildir. Yani plan gereklidir, ama çağdaş bir planın 

tüm niteliklerini taşımak koşuluyla. Ayrıca, olmazsa 

olmaz bir koşul olarak,  planı yönlendiren doğru bir 

politikaya, böyle bir politikanın arkasında kararlı 

ve güven veren siyasal bir iradeye gereksinim 

bulunmaktadır. 

Bir politikanın doğruluğu ortaya konulan amaçlara 

uygunluğuna bağlıdır. Yani şu soruların yanıtlarıyla 

değerlendirilebilir. Ekonominin sağlıklı işleyişine, 

sosyal yapının gelişimine ve sonuçta ülkenin 

kalkınmasına desteği nedir? Doğa ve çevrenin 

14

makale