18

sayı 146/2018

Değerli Katılımcılar,

Türkiye bir deprem ülkesidir. Bir başka ifadeyle, ülkemiz dünyanın önemli deprem kuşakları üzerindedir. 

Topraklarının yüzde 93’ü aktif deprem kuşağı üzerinde bulunmakta, nüfusunun yüzde 70’i deprem riski 

altında yaşamaktadır. Ülke topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, 

nüfusu bir milyonun üzerindeki 11 büyük kent ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi 

altında bulunmaktadır. Ülkemizde son yüz yılda 100’den fazla yıkıcı deprem meydana gelmiştir.

1999’da yaşadığımız yıkım, önceki depremlerden ders alınmaması nedeniyledir. 1999 depremlerinden 

çıkarılmayan dersin bedeli ise 2011 Van depreminde tarifsiz bir acıya sebebiyet vermiştir. Üzülerek 

söylüyorum ki, örneğiyle defalarca karşılaştığımız üzere depreme maruz kalmadan binalar yıkılmaktadır. 

Hicret apartmanı, Zümrüt apartmanı acıları hâlâ tazeliğini korumaktadır.  Alınmayan dersler bize tek bir 

noktayı işaret etmektedir. Bu nokta, yapı denetimidir. Çünkü yapı denetimi güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı 

üretiminin olmazsa olmazıdır. Depremlerin yıkıcılığını ve depreme bile maruz kalmadan binaların yıkılmasını 

önleyecek yegâne yoldur. Ertelenemez, ihmal edilemez, toplumsal ve insani sorumluluktur.

Değerli Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,

Yapı üretim süreci sorunludur, sıkıntılıdır; çözülemeyen sorunlar ne yazık ki kar tanesi gibi çığa 

dönüşmektedir.

Kentleşme politikaları, imar uygulamaları, kaçak ve sağlıksız yapılaşma, mühendislik hizmeti almadan 

üretilen yapılar, yapı üretim sürecinin denetimsizliği, denetim sisteminin taşıdığı zaaflar, temel sorunlu 

noktalar olarak karşımızda durmaktadır. Deprem tehlikesinden ülkemizle karşılaştırılmayacak oranda uzak 

olan kıta Avrupa’sında bile disiplinli, taviz verilmez bir yapı denetimi sistemi bulunuyorken, bizlerin hâlâ yapı 

denetim sistemini tartışıyor olması bile sorunun daha derinlerde, daha köklü olduğunu göstermektedir.

Değerli Katılımcılar,

Bilindiği gibi TOKİ gibi büyük ölçekli konut projesi üreten kuruluşlar, yapı denetim sistemi dışına 

çıkartılmıştır.

TOKİ bir kamu kuruluşudur. Yani kamu yönetiminin bir parçasıdır, dayanağını yasalardan almaktadır. 

Dolayısıyla topluma karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Kamusal yararı, toplumsal çıkarları ön planda tutmak 

zorundadır. Bu zorunluluğu yerine getirip getirmediği ancak ve ancak denetimle mümkün olabilecektir. 

Güvensiz yapıların ciddi sorun olarak toplumsal hayatı etkilediği bir ülkede, binlerce insanın barınacağı 

büyük ölçekli projeleri denetimden muaf tutmak nasıl izah edilebilir? 

Sınırsız yetkilerle donatılan, kamu kaynaklarını dilediği gibi kullanan, büyük kentlerde arsa stoku 

oldukça sınırlıyken, hazine arazilerinde konut projesini gerçekleştiren, özellikle değerli araziler üzerine 

lüks konut yaparak hem rant sağlayan hem de kuruluş felsefesine ters düşen TOKİ’nin, bütün gücünü 

kamudan sağlamış olmasına rağmen, kamusal denetimden muaf tutulması, gerekçesi ne olursa olsun 

düşündürücüdür.

Değerli Meslektaşlarım,

Panelimizde de ele alınacak konulardan biri yapı denetim kuruluşlarında istihdam edilen meslektaşlarımızın 

çalışma koşullarıdır. Gerçekten de ücretler, çalışma saatleri, özlük hakları ve benzeri sorunlar mühendislik 

18

panel