30
sayı 148/2018
sağlık hizmetlerinde, günümüzde alınan yer seçim
kararları sonucu toplum nezdinde eşitlikten uzak bir
anlayışın söz konusu olduğu görülmektedir.
Sağlık hizmetlerinde öncelikli konu olan erişilebilirlik
ve buna bağlı yer seçiminde toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda hareket edilmesi gerekirken, bugün
analizlerden çok uzak sadece ekonomik nedenler
göz önünde bulundurularak karar verilmeye
başlanmıştır.
Mevcut sağlık politikası, özellikle son yıllarda hızla
artan özel hastanelerle birlikte, hastaların ihtiyaçları
ve hizmet kalitesi açısından değerlendirildiğinde
gün be gün yaşamlarımızı tehlikeye atacak bir
noktaya gelmiştir. Yetersiz acil sağlık hizmetleri,
ambulansların, plansız yerleşme kaynaklı, trafikte
sıkışıp kalmaları, randevu sistemiyle alınamayan
sağlık hizmetlerinden sonra şimdi de kent
merkezlerinde hizmet veren hastanelerden olan
Şişli Etfal Hastanesi taşınmaktadır.
Şişli Etfal Hastanesi tüm klinikleri ve uzmanlık
birimlerini bünyesinde barındıran bir eğitim-araştırma
hastanesidir. Şişli Etfal Hastanesi, Avrupa yakasında
yaşayan vatandaşların sağlık gereksinimlerinin
önemli bir kısmını karşılamaktadır. Sadece Şişli
ilçesinde ve hastaneden hizmet alan Beşiktaş,
Beyoğlu, Kağıthane ilçelerinin yakın mahallelerinde
700.000’e yakın yerleşik nüfus bulunmaktadır.
Kamuya ait tesislerin yer seçiminde, toplumsal
faydanın maksimize edilmesi gerekmektedir.
Yer seçiminde en önemli kriter, mesafe arttıkça
insan etkileşimlerinin azaldığı gerçeğidir. Sağlık
hizmetleri de mekân/zaman bağımlı hizmetler
olduğu için, sağlık tesislerinin yakın olması şarttır.
Fakat mevcutta İstanbul’da hastanelerin mekânsal
dağılımı dengesiz bir karakter gösterirken bu
dağılımı daha da eşitsiz hale getiren kararlar
alınmaya devam edilmektedir. Bu dağılım sonucu
bazı ilçelerin hastanelere erişimde olumsuz konuma
itilmektedir.
Mevcut iktidarın sağlık hizmetleri konusunda aldığı
“Şehir Hastaneleri” kararı, yönetim mekanizmasının
toplumun faydasını göz ardı ederek işlediğinin
kanıtlarından biridir. Özellikle büyük şehirlerde toplu
kampuslar olarak hizmet verecek sağlık tesislerinin
yapımını öngören ve o ildeki kamu hastanelerini
kapatarak şehir merkezlerinden uzakta insanların
ulaşamayacağı yerlerde kurulan devasa ve özel
sağlık çiftlikleri haline getiren bu uygulama, sağlık
hizmetlerinin özelleştirilerek sermaye şirketlerinin
rant aracı haline getirilmesinin son aşaması
olmaktadır.
Bu rant politikasıyla İstanbul gibi milyonlarca
dar gelirli ve yoksul yurttaşın yaşadığı bir kentte,
insan hayatı açısından son derece önemi olan
ve bir kent olmanın olmazsa olmaz koşulu
olan kamu hastanelerine en kısa sürede ve
kolaylıkla ulaşabilme hakkı; kent merkezlerindeki
arazi rantının yüksek olduğu alanlardaki kamu
hastanelerinin kapatılarak yerlerine lüks konut,
alışveriş merkezi vb. gibi tesislerin inşa edilmesi
girişimleri ile yok edilmekte ve kentliler bu son
yıllarda görülmemiş bir biçimde çoğalan hiçbir
evrensel sağlık tesis koşullarına uymayan özel
sağlık tesislerine mecbur bırakılmaktadır.
Oysaki kamu hizmetlerinin amaçlarını ve
mekânsal karakterini en iyi yansıtan örnek, sağlık
hizmetleridir. Bu sebeple sağlık hizmetleri yer
seçimi, tüm bireylerin sağlık hizmetlerine ‘eşit/
hakkaniyetli’ düzeyde erişimini sağlamak üzere
kurgulanmalı ve sağlık tesislerinin hem toplumun
tüm bireylerinin kolay erişimini mümkün kılacak,
hem de en verimli işleyişi temin edecek şekilde yer
seçimi sağlamalıdır.
30
değerlendirme