33

sayı 148/2018

affı, sayısız KHK ve “torba yasa”larla birlikte ele 
alınmalıdır.
Kamu yararını gözeten nitelikli mesleki hizmetler, 
mesleki hak ve yetkiler ile müelliflik ve telif haklarının 
kamusal ve hukuki denetimini sağlayan hukuki 
işlemler, iktidar tarafından yapı üretim sürecini 
yavaşlatan, hızlı iş üretilmesine engel olan lüzumsuz 
“bürokratik” unsurlar gibi gösterilmektedir.
Yapı ruhsat formundan proje müellif imzalarının 
kaldırılması ve bunun benzeri diğer düzenlemeleri 
meşrulaştırmak için de kullanılan “bürokrasinin 
azaltılması” söylemiyle haklı gösterilmeye çalışılması, 
kabul edilemez. Bu düzenlemeyle sahteciliğin yolu 
açılmakta ve proje müelliflerinin eserleri üzerindeki 
tasarrufları yok sayılmaktadır. 
Yeni düzenlemeyle yapı ruhsatı alma süreçlerinin, 
proje sahibi mimar ve mühendislerin bilgisi ve onayı 
dışında tamamlanması amaçlanmaktadır. Proje 
müelliflerinin imzaları alınmadan hazırlanacak olan 
yapı ruhsatlarında, ruhsat eki projelerinin ve proje 
tadilatlarının denetimlerinin hangi yolla yapılacağı 
anlaşılmamaktadır. Bu durumun uygulamayı yapan 
belediyeler ve ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarını 
geri dönülmez ve onarılmaz hukuki sorumluluk 
altında bırakacağı kesindir.
Tıpkı imar affı düzenlemesinde olduğu gibi, tamamen 
vatandaşın beyanına dayanarak, mühendis ve 
mimarları devre dışı bırakmak ne kadar yanlış ise, 
ruhsat alma süreçlerinden mimar ve mühendislerin 
onaylarını kaldırmak da bir o kadar yanlıştır. 

Bürokrasiyi azaltmak bahanesiyle mesleki 
haklarımızı yok eden bu düzenleme, 
meslektaşlarımızın mesleki anlamda kayıplar 
yaşamasına sebep olacaktır. Ruhsat alma süreçleri 
mimar ve mühendislerin gözetiminde ve onların 
onayı ile yürütülmelidir.Tam da bu nedenle, 
meslektaşlarımızın ruhsat aşamasında bilgileri 
dışında proje değişiklikleri yapılması ihtimaline 
karşı, projelerini ilgili meslek odasında kayıt altına 
aldırmaları, hak ihlallerine karşı bir güvence 
olarak önem kazanmaktadır. Ayrıca bu denetimsiz 
ortamın doğuracağı sahte “mimar” ve “mühendisler” 
tarafından üretilecek yapı projeleri, yapı sahibinin 
bilgisi dışında gelişecek yapı üretim süreçleri, 
gelecekte yaşanacak mülkiyet hakkı ihlalleri ve yargı 
süreçleri ile beraber daha büyük teknik, hukuki ve 
bürokratik sorunlara yol açacaktır. 
TMMOB’ye bağlı meslek odaları olarak bu 
konulardaki çalışmalarımız devam etmektedir. Can ve 
mal güvenliğini korumayan, doğal, tarihi, arkeolojik, 
kentsel sitler dahil olmak üzere tüm yaşam 
alanlarımızdaki imar talanını meşrulaştıran ve yasa 
dışı yapılaşmaları mali kaynak yaratma amacıyla 
affeden tüm bu girişimlere karşı mücadelemizi 
kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyunun ve 
meslektaşlarımızın bilgisine sunarız.”

Konuya ilişkin Şube Yönetim Kurulumuz tarafından 

yapılan açıklama aşağıdadır:

Binaların Deprem Güvenliği Tespiti, Vatandaşın 

Beyanına Bırakılıyor!

Yaklaşık 2 yıldır devam etmekte olan olağanüstü 

hal nedeniyle ülke KHK`larla yönetilir hale gelmiş, 

iktidarın politikaları önünde engel olarak görülen 

bilimsel çalışmalar, kamusal denetim ve benzeri her 

türlü demokratik hakkımız, çıkarılan “torba yasalar” 

ve keyfi uygulamalarla her geçen gün biraz daha 

kullanılamaz hale getirilmiştir.

Siyasi iktidar tarafından son bir ay içerisinde 

gerçekleştirilen bir dizi değişiklikle bir yandan 

kaçak yapılaşmanın önü açılırken, diğer yandan da 

mühendisler yapı üretim sürecinin dışına itilerek, 

mühendislik hizmeti almadan yapı üretilmesi adeta 

YENİ “İMAR AFFI” VE YAPI RUHSATI STANDARDINDA DEĞİŞİKLİK, SAĞLIKLI VE

GÜVENLİ YAPILAŞMAYA DARBE, KENTLERİN KALBİNE BİR HANÇERDİR.

33

basın açıklaması