34

sayı 148/2018

teşvik edilmektedir. Birincisi kamuoyuna “imar 

barışı” olarak lanse edilen “imar affı”dır. İkincisi ise 

Yapı Ruhsatı Form Standartlarının değiştirilmesidir. 

Bilindiği gibi, 2 Mayıs 2018 tarihinde Resmi 

Gazete’nin mükerrer sayısında yeni Yapı Ruhsatı 

Formu Standardı yürürlüğe girdi. Ardından ise 

Mekânsal Adres Kayıt Sistemi Yapı Belgeleri 

Uygulamasında ruhsat formu değişikliklerinin 

işlenmesiyle; yapı sahibinin, yapı müteahhidinin, 

şantiye şefinin, yapı denetçilerinin ve proje 

müelliflerin ıslak imzalarının yer aldığı haneler 

kaldırıldı. 

Bu değişikliğin uygulamaya nasıl yansıyacağı, ne gibi 

sonuçlar doğuracağı sır değildir. 

Ne yazık ki, ülkemizde yapı üretim süreci kurumsal 

bir işleyişe kavuşturulamamış, yapı üretim 

mevzuatında gerçekleştirilen sayısız değişiklik, 

dönem dönem ilan edilen imar afları sağlıksız ve 

güvenlikten yoksun yapılaşmanın ortaya çıkmasına 

neden olmuştur. 

Bu değişikliğe neden ihtiyaç duyulduğunu anlamak 

mümkün değildir. 

• Mühendisleri, mimarları üretim sürecinin 

formalitesi gibi gören, meslek disiplinlerini 

itibarsızlaştırılmayı hedefleyen girişime kim neden 

ihtiyaç duyar? 

• “Sahte mühendis” ya da “sahte imza” gibi 

olumsuzluğun devlet eliyle yaygınlaştırılmasından 

başka sonuç doğurmayacak bir adımı kim neden 

atmak ister? Mühendislerin kendi üretimlerine imza 

atmayacak olması, yapı ruhsatının mühendislerin 

bilgisi haricinde hazırlanması yapı üretimine ne gibi 

bir katkılar sağlayacaktır? 

• Ülkemizin başlıca sorunlardan biri kaçak ve 

sağlıksız yapılaşmadır. 

• Mühendislik hizmeti almadan gerçekleştirilen yapı 

üretiminin yol açtığı sonuçlar depremlerde telafi 

edilmeyecek şekilde ortaya çıkmakta, yapı üretim 

sürecinin denetimine dair kaygılar varlığını devam 

ettirmektedir. 

Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de kamuoyu, yapı 

üretiminin zaaflı yönlerinden arındırılması, ihtiyaca 

dayanarak gerekli mevzuat değişikliklerinin 

gerçekleştirilmesi, mühendislik uygulamalarının 

denetlenmesi ve niteliğinin artırılması yönünde 

beklenti içindedir. İfade edilmelidir ki, beklentinin 

karşılık bulmaması bir yana, mühendisleri denetim 

dışına çıkartan, meslek odalarının denetim 

kanallarını daraltan, mühendisliği önemsizleştiren 

uygulamalar nedeniyle geleceğe dönük kaygılar 

çoğalmaktadır. 

Yapı Ruhsatları Standartlarında değişiklik 

yapılmasını, imar affıyla aynı döneme denk 

gelmesini manidar bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. 

6 Haziran 2018 tarihinde yayınlanan İmar Barışı 

Uygulama Yönetmeliği ile başlayacak süreçte yapı 

ruhsat standardının değiştirilerek mühendislerin 

devre dışı bırakılmasının bir başka denetimsizliğe 

yol açacağı kesindir. “İmar affı”ndan yararlanacak 

yapının tespit ve devamında kentsel dönüşüm 

projesine dahil edilmesi sürecinde mühendislerinin 

devre dışı bırakılması asıl niyetle ilgili soru işaretleri 

doğurmaktadır. 

Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Özhaseki’nin 

yaptığı açıklamaya göre, Türkiye’deki yapıların yüzde 

60’ı imara aykırıdır. Bu da yaklaşık 13 milyona yakın 

yapı demektir. 13 milyon imara aykırı, kaçak ve 

sağlıksız yapının doğurduğu sonuçların “imar affı” 

ile ortadan kaldırılacağı yönündeki iddia ne yazık ki 

inandırıcılıktan uzaktır. 

“İmar affı”ndan yararlanmak için başvuran 

vatandaşın, yapısıyla ilgili beyanı yeterli sayılacağı 

Yönetmelikte yer almaktadır ki,  bu durumun 

suiistimale yol açacağı, kaçak yapı ve bölümlerin 

gözden kaçmasına neden olacak bir aralık 

bırakacağı açıktır. 

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 

olarak, “imar affı”nın güvenli yapılaşma ve sağlıklı 

kentleşme bağlamında taşıdığı olumsuzluklara, 

düzenlemenin yeni kent suçlarına yol açacak 

özellikler taşıdığına dikkat çekiyor, mühendislerin 

kazanılmış haklarının gasp edilmesine, mesleğimizin 

önemsizleştirilmesine dönük uygulamalara izin 

vermeyeceğimizi ilan ediyoruz. 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu

34

basın açıklaması