22

sayı 149/2018

insanların beslenme, barınma, yıkanma gibi temel 

ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmiş alan 

anlamına gelmektedir.

1999 depreminden sonra toplanma alanı olarak 

düzenlenmesine karar verilen 496 Geçici İskân 

Alanları ile deprem sonrası kullanılacak 562 Birinci 

Derecede Acil Ulaşım Yolunun akıbetine dair bilgiler 

defalarca kamuoyuyla paylaşılmıştır. Durum tam 

anlamıyla vahimdir. Açıkçası deprem toplanma 

alanları ranta kurban edilmiştir. 

Kaygıyla ifade ediyoruz ki, 18 milyonluk mega kent 

kaderine razı şekilde depremi beklemektedir. 

İmar Affıyla Yapı Stokunu İyileştirme 

Mücadelesinden Vazgeçiliyor

Dönem dönem çıkartılan imar affı, ülkemizi güvenli 

yapılaşma ve sağlıklı kentleşme hedefinden 

uzaklaştıran önemli etkenlerden biridir. Şimdiye 

kadarki imar aflarının kentleşmede neden 

olduğu olumsuzluklar, 6 Haziran 2018 tarihinde 

yayınlanan İmar Barışı Yönetmeliği ile katlanarak 

tescillenecektir. Çünkü İmar Barışı olarak duyurulan 

ancak açıktan imar affı niteliğindeki düzenleme, 

sağlıklı ve güvenli yapılaşmaya ölümcül bir darbe 

vuracaktır. 

Yönetmeliğin 9. maddesinde, “Yapının depreme 
dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve 
standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin 
sorumluluğundadır”
 denilerek, yapının güvenli olup 

olmadığı hak sahibinin beyanına bırakılmaktadır ki, 

bu durumun suistimale yol açacağı, kaçak yapı ve 

bölümlerin gözden kaçmasına neden olacağı açıktır.

İmar affıyla mühendislik hizmeti almadan üretilen 

sağlıksız yapıların affedilerek mevcudiyetlerinin 

koruma altına alınması, yapı stokunun iyileştirilme 

hedefinden uzaklaşmak anlamına gelecek, 

Sütlüce’dekine benzer yüzbinlerce bina büyük 

felakete zemin hazırlayacaktır.

İşin en ilginç tarafı, aynı zaman diliminde, 2 Mayıs 

2018 tarihinde yeni Yapı Ruhsatı Formu Standardı 

yürürlüğe girdi. Değişiklikle yapı ruhsatlarında 

bulunan mühendis imza bölümü kaldırıldı. Yapı 

üretim sürecinde denetimsizliğe davetiye çıkaran, 

“sahte mühendisleri”, “imzacıları” bizzat devlet 

eliyle teşvik eden, yapı ruhsatlarının mühendisin 

bilgisi olmadan hazırlanmasına fırsat tanıyan, 

mühendisleri, mimarları üretim sürecinin dışına 

iten, mühendisliği önemsizleştiren düzenleme açık 

ki yeni Sütlüce facialarına davetiye çıkaracaktır. 

Bir yandan yapı stokunun iyileştirileceğine dair 

hedefler açıklayacaksınız, diğer yandan imar affıyla 

kaçak ve güvensiz yapıları affedeceksiniz. Bu 

kararları eleştirenleri de “politik” davranmakla 

suçlayacaksınız. Ortada anlaşılması ve kabul 

edilmesi mümkün olmayan tuhaflıklar vardır ve 

ne yazık ki bu tuhaflıkların bedelini İstanbullular 

ödeyecektir. 

İstanbul yapı stokunun mevcut durumunu anlamak 

için Temmuz ayının içerisinde peş peşe yaşanan 

facialara bakmak yeterli olacaktır. 

24 Temmuz’da Beyoğlu Sütlüce’de bir bina, komşu 

parselde devam eden temel kazısı nedeniyle birkaç 

saat içinde çöktü. Zemin kaymasının zamanında 

fark edilmesi nedeniyle can kaybı olmadı.

28 Temmuz’da ise Sancaktepe Mevlana 

İlkokulu’nun duvarı yıkıldı. Okulların tatil olması 

nedeniyle kimse zarar görmedi. 30 Temmuz’da da 

Ümraniye’de bir inşaatın istinat duvar çöktü. Can 

kaybı olmadı ama birkaç araba göçük altında kaldı.

Bu manzaranın tek bir izahı bulunuyor. Kentimiz 

insan hayatı açısından tehlike arz etmektedir. 

İstanbul’da binaların kayda değer kısmı iskânsız, 

ruhsatsız ve denetim dışı üretilmiş ve depreme 

maruz kalmadan yıkılacak durumdadır, altyapısı 

ihtiyacı karşılayamayacak oranda niteliksizdir.

Her ne kadar merkezi ve yerel yetkililer sorunları 

doğa olaylarıyla açıklamaya ve dolayısıyla 

sorumluluktan kurtulmaya çalışsa da, İstanbul’da 

ciddi bir altyapı eksikliği vardır ve yapı üretim 

süreci zaaflarından arındırılamamıştır. Karşı karşıya 

kaldığımız bu durum ne tesadüftür ne de sorumlu 

doğa olaylarıdır.

Eğer siz dere yataklarını imara açarsanız, dere 

yataklarıyla yetinmeyip boşaltılan askeri alanlarda 

yapılaşmaya izin verirseniz, kentleri betona teslim 

ederseniz, yapı denetim sistemini onca itiraza 

karşın değiştirmezseniz, yapı denetimini piyasacı 

rekabetin unsuru haline getirirseniz, bütün bir kenti 

ranta göre düzenlerseniz, mesleki uygulamaların 

niteliksel denetim organlarından olan meslek 

odalarını kulvar dışına iterseniz, mühendislik 

mesleğini itibarsızlaştırırsanız, mühendisin

imzasını formaliteden ibaret hale dönüştürürseniz, 

bununla yetinmeyip yapı ruhsatlarındaki mühendis 

imza bölümünü bile kaldırırsanız, yapı üretim 

sürecini denetimsizliğe mahkum ederseniz bir 

başka sorumlu aramanıza, doğa olaylarını sorumlu 

ilan etmenize gerek yoktur. Bütün sorumluluk 

sizdedir.  

22

17 ağustos anma etkinlikleri