4

sayı 151/2018

YEREL YÖNETİMLER İSTANBUL’A HAZIR MI?

D

D

 

  eğerli Meslektaşlarımız,

Başlıktaki soru, bir yandan projektörlerimizi yerel 

iktidara talip olanların “vaat”lerine çevrilmesini 

sağlarken, diğer yandan on yıllardır yerel yönetimde 

“iktidar” olanların sorgulanması gerektiğine işaret 

etmektedir.

Evet, önümüzde 2019 yerel seçimleri 

bulunmaktadır. 31 Mart günü sandığa gideceğiz 

ve kentin beş yıl süresince kimler tarafından 

yönetileceğini belirleyeceğiz.

Açıkçası “kentin kimler tarafından yönetileceği” 

vurgusu bir kabullenişi değil, daha çok bir itirazı 

içermektedir. Çünkü ne şimdiye kadar kenti 

kentlilerle yöneten bir tarz yerel yönetimlerde 

egemen olmuştur ne de ismi geçen taliplilerin 

kenti kentlilerle yöneteceğine dair güçlü emareler 

bulunmaktadır.

Siyaset bilimi tarafından “sandıksal demokrasi” 

olarak tanımlanan sistem, ne yazık ki vatandaşların 

beş yılda bir sandık başına giderek oy kullanması 

ve dönem içerisinde atıl, edilgen bir pozisyona 

itilmesidir. Bırakalım kentlilerin yönetim sürecine 

katılımını, söz ve karar sürecinde belirleyici rol 

üstlenmesini, toplumun örgütlü kesimleri bile 

sürece dahil edilmemektedir. Mevcut işleyişte, 

halkın ve örgütlü kesimlerin kent yönetimine 

katılımını sağlayacak kanallar yoktur.

Örgütlü kesimlerin başında meslek odaları 

gelmektedir. Özellikle kentsel sorunların ve çözüm 

önerilerinin mesleki alanına dahil olduğu TMMOB 

ve bağlı Odalarının, bırakalım karar süreçlerine 

katılımının sağlanmasını, uyarıları, önerileri bile 

kayda değer tepkiyle karşılanmamakta, adeta yok 

sayılmaktadır. Merkezi ve yerel yönetimlerin meslek 

odalarını, üniversiteleri yok sayan anlayışının 

kentlerimizi ne hale getirdiği ortadadır.

Bugün İstanbul devasa sorunlarla karşı karşıyadır. 

Ulaşımdan kentsel altyapıya, deprem önlemlerinden 

yapı güvenliğine kadar biriken ve biriktiği ölçüde 

de artarak geleceğe aktarılan sorunlar kenti her 

geçen gün yaşanılır olmaktan uzaklaştırmaktadır. 

Yer sarsıntısına maruz kalmadan binalar yıkılmakta, 

kent yağmura, kar yağışına teslim olmaktadır. Yeşil 

alanları, ormanları, su havzaları yok edilmekte, 

kentin yarattığı ekonomik değer, kamusal 

hizmetlere aktarılmamakta, yerel yönetimler 

sebepsiz zenginleşmeyi sağlayan kurumlar olarak 

algılanmaktadır.

Başlıktaki soruya verilecek yanıt ne yazık ki 

kocaman bir “hayır” olacaktır.  Çünkü talip olunan 

“belediye yönetimi”yle, kavramsal düzeydeki “yerel 

yönetim” arasında, bugünkü mevcut durumun 

anlaşılmasını sağlayacak derecede açı farkı 

bulunmaktadır. Ne yazık ki talip olunan şudur: 

Belediye ticarethane gibi yönetilecek ve haliyle 

kentliler de müşteri gibi görülecektir. Bu yaklaşımın 

odak noktasında, kentlerin ulusal/uluslararası 

sermaye gruplarının ihtiyacına göre düzenlenmesi 

yer almaktadır.

Bir başka kent mümkündür. İnşaat Mühendisleri 

Odası İstanbul Şubesi olarak her daim bunun altını 

çizmeye çalıştık. Eleştiri ve önerilerimizi, kenti 

yaşanabilir kılmanın mümkün olabileceği hedefiyle 

şekillendirdik. Açıkçası ne sorunlarımız karmaşıktır 

ne de meslek odalarının, üniversitelerin, bilim 

insanlarının çözüm önerileri sırdır. 

            

Belirtmeliyiz ki, İstanbul’un ulaşım sorunu 

çözülebilir, yapılarımız güvenli hale getirilebilir, 

kentsel dönüşüm projeleri barınma sorununu 

çözme asli amacıyla ele alınabilir, su taşkınları ve 

diğer afetlere karşı hazırlıklı kılınabilir, yeşil alanlar 

çoğaltılabilir, kentlilerin ortak kullanım alanları 

artırılabilir, katılımcı, şeffaf, hesap sorulabilir bir 

işleyiş kurulabilir.

Bütün bunlar yapılabilir. Bunun tek şartı vardır: 

Tercihinizi insandan, demokrasiden, sosyal 

adaletten, toplumsal refahtan yana kullanırsanız 

bütün bunları hayata geçirebilirsiniz.   

İstanbul’un bunu hak ettiğinden hiç şüphemiz 

yoktur.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

İstanbul Şube Yönetim Kurulu

YEREL YÖNETİMLER İSTANBUL’A HAZIR MI?

4

başyazı