7
sayı 151/2018
kendimize ve mesleğimize inancımızı kaybederiz.
Daha önce de ifade etmiştim: Onur Belgeleri
geçmişle değil, daha çok gelecekle ilgilidir diye.
Eğer mesleğimizi itibarsızlaştırmaya ve
sıradanlaştırmaya dönük girişimleri durduramazsak,
geçmiş gelecek bağını kaybetme tehlikesi ortaya
çıkacaktır.
Eğer bize dayatılan inşaat mühendisliğini reddedip
başka inşaat mühendisliği olabileceğine kendimizi
ve toplumumuzu inandıramazsak nitelik kaybının
önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
“Geçmişi olmayanın geleceği olmaz” özdeyişini,
“geleceği olmayanın geçmişi önemini yitirir”
şeklinde revizyona tabi tutmaktan başka bir
şansımız kalmayacaktır.
Değerli Meslektaşlarım,
Bilindiği gibi, 2011 yılından başlayarak meslek
alanımıza, meslek örgütümüzün çalışma esaslarına
dönük pek çok değişiklik gerçekleştirildi.
İnşaat mühendisinin mesleki bilgisi ve
yönlendiriciliğini yok sayan, üretim sürecinin
sıradan bir unsuru haline getirmeyi amaçlayan,
bırakalım mesleki bilgisinden yararlanmayı inşaat
mühendisinin imzasına bile gerek görmeyen,
meslek odamızı işlevsizleştiren, meslek odamızın
kamu yararı gözeterek gerçekleştirdiği uygulamaları
durduran, bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Meslek alanlarının ulusal/uluslararası sermaye
gruplarının ihtiyacına göre düzenlenmesinden inşaat
mühendisliği de payına düşeni aldığı ifade edilebilir,
ancak asıl dikkat edilmesi gereken nokta, bütün bu
değişikliklerin bütünün bir parçasını oluşturduğudur.
İnşaat mühendisliğini ve diğer meslek disiplinlerinin
önemi azaltan, onları itibarsızlaştırmanın
sonuçlarıyla karşı karşıya bulunuyoruz.
İstanbul’da binalar devriliyor, istinat duvarları
yıkılıyor, yollar çöküyor; bütün bunlar deprem
yaşanmadan oluyor bir de.
Güvenli yapı üretimi bir türlü sağlanamıyor. Yapı
denetim sistemindeki zaaflar giderilemiyor.
Ama bir taraftan da inşaat ruhsatlarında mühendis
imzası kaldırılarak, meslektaşlarımız üretim
sürecinden çıkartılmak isteniyor.
Kent içi ulaşım sorun olmaya devam ediyor.
İş kazaları, kaza olmaktan çıkıyor, adeta katliam
haline geliyor.
Kentler talan ediliyor, yeşil yok ediliyor, su havzaları
tahribata uğruyor.
İstanbulluların can güvenliği tehdit altındayken,
ivedilikle deprem güvenliği önlemlerinin alınmasına
ihtiyaç varken, Kanal İstanbul gibi projelere öncelik
veriliyor.
Kentler, kent merkezleri sermaye gruplarının
ihtiyacına göre düzenleniyor, kentler kapitalizmin
av alanı olarak görülüyor ve buna uygun mevzuat
değişiklikleri gerçekleştiriliyor. Belediyeler
ticarethane, kentliler müşteri haline getiriliyor.
Değerli Konuklar,
Bütün bunları gerçekleştirmek, ancak dikensiz gül
bahçesi yaratmakla mümkündür.
Bunları gerçekleştirmek için meslek odalarının
işlevsizleştirilmesi, mühendis emeğinin
yok sayılması, mühendislik mesleğinin
önemsizleştirilmesi gerekiyor.
Bir taraftan da mühendisler işsizlik, düşük ücretler,
sağlıksız çalışma koşullarına mahkum ediliyor, genç
mühendisler katmerli bir sömürüyle karşı karşıya
bırakılıyor.
Mühendislerin kendilerine, mesleklerine olan
güveninin yok edilmesi amaçlı düzenlemeler,
köpeksiz köyde değneksiz gezmek içindir.
Yağma ve talan politikalarının, hukuk dışı
uygulamaların hiçbir sıkıntıyla, toplumsal dirençle
karşılaşmadan hayata geçmesidir.
Değerli Meslektaşlarım,
Daha önceki konuşmalarımda da söz etmiştim.
İzninizle bir kez daha Urfa Birecik’te öldürülen
meslektaşımız Kadir Çile’den kısaca söz etmek
istiyorum.
1955 senesinde Şanlıurfa-Birecik’te köprü
yapılacaktır. Kadri Çile köprünün sorumlu
mühendisidir. Salcılıkla geçimini sağlayanlar, köprü
yapılmasına tepki gösterirler. Meslektaşımızı tehdit
etmeye başlarlar. Kadri Çile tehditlere aldırmaz ve
şantiyeyi terk etmez. Ne yazık ki birkaç gün sonra
öldürülür.
Bizler mesleğe bağlılığın ve halka hizmetin ne
anlama geldiğini Kadri Çile’den öğrendik ve temenni
ediyoruz ki onun hassasiyetlerini geleceğe nişane
olarak taşıyacağız.
İnşaat mühendisliğinin sıradan bir meslek olmadığı
tezini dayanaklı kılan bir öyküdür Kadri Çile’ninki.
Öğrenme, kendimizi geliştirme, değiştirme, yol
gösterme duygumuzu her daim diri tutalım.
25 yılda biriktirdiklerimizi, daha verimli yılların ön
hazırlığı gibi algılayalım. Geride bıraktığımız 25 yılı
geleceğe doğru atılmış kıymetli bir adım olarak
kabul edelim.
Proje masalarında dirsek çürütmeye, şantiyelerin
tozunu toprağını solumaya devam edelim. Ancak
unutmayalım ki bizler, medeniyetleri var ediyor ve
onları geleceğe taşıyoruz.
Değerli Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Bir kez daha hoş geldiniz diyor, teşekkür ediyor, daha
nice 25 yıllara temennisiyle saygılar sunuyorum.
7
inşaat mühendisliği etkinlikleri