HUKUK KÖŞESİ  / Kadir DAYLIK - Avukat


TÜRKİYE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ XVI. TEKNİK KONGRESİ

 

YÜRÜTMEYİ DURDURMALI MI, DURDURMAMALI MI? 
(İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı - Maltepe Belediye Başkanlığı 1999 - 2001)
"Kral olmasına kralım, bunda kuşku yok; ama her aklıma geleni de yapamam ya..." 
(İspanya Kralı Aragonlu Ferdinand II 1452-1516)

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Maltepe Belediye Başkanlığı, Küçükyalı İmar Planları ile Maltepe İmar Planlarını tadil ederek Büyükyalı Dere ve Yol Düzenlemesi Planını uygulamaya koymuş ve ihale etmiş olduğundan imar mevzuatına, şehircilik bilimi ilkelerine ve planlama esaslarına tamamen aykırı bu işlemler için 1998 yılında açtığımız davalar 2000 yılında nazım ve uygulama imar planı değişikliklerinin iptali şeklinde hükme bağlanmıştır. İlk yargılama İlk yargılama sırasında (aceleyle) yol inşaatının büyük bir bölümü tamamlanmış, işlemin iptaline dair mahkeme kararından sonra da (belediyeler tarafından plan tadilatlarında esaslı olmayan ve ilk iptal gerekçelerini gidermeyen göstermelik değişikliklerle) uygulamaya devam edilmiştir. 

2000 yılında plan tadilatlarında yapılan göstermelik değişikliklere dair işlemler için de ikinci kez dava açılmıştır. 

Konumuz, Küçükyalı İmar Planları ile Maltepe İmar Planlarını tadil ederek Büyükyalı Dere ve Yol Düzenlemesi Planındaki imar mevzuatına, şehircilik bilimi ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılıkların belirtilmesi olmadığından, bu yazımızda davanın esası hakkında ayrıntıya girilmeyecektir. 

Demokratik toplumlarda yönetimin tutum ve davranışlarının hukuka uygunluğunu sağlamak için çeşitli denetim yollarına başvurulmaktadır. Bilindiği gibi bunlar, yönetsel denetim, siyasal denetim, kamuoyu denetimi ve yargı denetimidir. 

Bu yazının konusu, başvurulacak denetim yollarından en önemlisi olan yargısal denetimin ne anlama geldiği hakkında (2001 yılında hala ihtiyaç duyulduğundan) bir şeyler söylemektir. 

Denetim yolları içinde yönetimin hukuka uygunluğunu sağlamada en etkin ve en nesnel olanı kuşkusuz yargı denetimidir. Yönetimin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması demokratik toplumlarda benimsenen ve üzerinde tartışılmayan bir konudur. Bu toplumlarda yönetimin kendini hukuk kuralarına bağlı sayması, bu kuraların dışına çıktığında kendini bir "yaptırım" karşısında bulması, "hukuk devleti" anlayışının bir yandan zorunlu bir öğesi, diğer yandan da doğal bir sonucudur. Bilindiği gibi "Hukuk Devleti" deyimi, yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan devlet düzenini anlatır. Hukuk devletini, polis devletinden ayıran başlıca özellik, devlet etkinliklerinin belli kurallar içinde yürütülmesidir. Hukuk devletinde, devlet yalnız hukuk kurallarını koyan bir varlık değil, koyduğu hukuk kurallarına uyan, onlarla kendini bağlı sayan bir varlıktır. 

Bugün "Mülk ve Polis Devlet"ten sonra vardığımızı sandığımız üçüncü ve son aşama olan "Hukuk Devleti"nin tohumlarının epeyi eskilere dayandığını, İspanya'nın ünlü kralının yukarıda küçük başlıkta yer alan sözleri göstermektedir. 

2000 yılında plan tadilatlarında yapılan göstermelik değişikliklere dair işlemler için açılan davaların birinde idare mahkemesi "yürütmeyi durdurma kararı" vermiştir. 

İdari yargıda, mahkemece yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi durumunda, esas dava karara bağlanıncaya kadar, eski durumun devamı sağlanır. Başka bir deyişle ilgililerin dava konusu yaptıkları yönetsel işlemin uygulanması dava sonuna kadar ertelenir. 

Açılan davaların bazılarında ise "keşif" kararı verilmiştir. 

Yapılan keşif sırasında ihtilaf konusu imar plan tadiline konu yol inşaatının, yürütmeyi durdurma kararına karşın, müteahhit firma elemanları tarafından inşaat makineleri kullanılarak yapılmaya devam edildiği mahkeme heyeti tarafından tespit edilmiştir. 

Günümüzde hukuk devleti olup olmadığımız yolunda hala süren tartışmalara örnek gösterilecek bu durum, başlıkta yer alan tereddütle ifade edilmiştir. 

Kanuni'nin oğullarından Şehzade Mustafa'nın katli için fetva veren, kamu hukuku bilgini Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin (1490-1574) padişahın ölümünden sonra tabutu üzerine kapanarak "Ey Süleyman, sen kendini kurtardın ama bakalım bizi kim kurtaracak" diye ağladığı söylenir. Bu öykü "hile-i şer'iye" denilen "hukuka uydurmanın" eskiden bizde hiç de güç olmadığını pek güzel anlatmaktadır. Bugün ise Anayasamız, yalnızca hukuk devleti ilkesini koymakla yetinmemiş, hukukun ne olduğunu son olarak söyleme yetkisini yargıya tanımıştır. Anayasa bu ilkeyi "idare, ... mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" kuralı ile güçlendirmiştir. İmar mevzuatına, şehircilik bilimi ilkelerine ve planlama esaslarına tamamen aykırı yol, yine bugün, hızla yapılmaktadırlar. 

Anayasa bir kez ihlal edilirse ne olur diyenlere en somut cevap bu olsa gerek; yol olur.

Yönetsel Yargı, Prof. Dr. A.Şeref Gözübüyük, 1983 

Günışığında Yönetim, İl Han Özay, 1992

 

  Bülten Index sayfası   | Sonraki Sayfa