GÖRÜŞ |
4708
SAYILI YASA (Yapı Denetim Yasası)
|
17 Ağustos 1999 "Doğu Marmara" ve 12 Kasım "Düzce" Depremleri olduktan sonra "Dünya Bankası ve IMF" gibi kapitalist dünyanın etkin kuruluşlarının dayatmasıyla acele "595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname" olarak "Yapı denetim Kararnamesi" çıkarıldı. Bu KHK ilgili taraflarca tartışılıp görüşülmeden "siyasi iktidar" adına Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlandı. "Ben yaptım oldu" anlayışıyla çıkarılarak 10 Temmuz 2000 yılında yürürlüğe konuldu. Dönemin Ana Muhalefet Partisi, "Yapı Denetimi ile ilgili bulunan 595 sayılı yasa gücündeki kararnamenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararnameyi 24 Mayıs 2001 günlü kararı ile iptal etmiştir. Buna karşın siyasal erki elinde bulunduran üç ortaklı hükümet, gerekçeli kararın yayımlanmasını beklemeksizin, temel kuralında hiçbir değişiklik yapmadan kararnameyi bir yasa tasarısına dönüştürerek TBMM'ne sunmuştur. Halbuki Anayasa Mahkemesi'nin giderilmesi olanaksız durum ve zararların doğabileceği gerekçesiyle yürütülmesinin durdurulması kararlaştırılmış, Resmi Gazete'de yayımlanana değin doğacak zararları önlemek üzere bu kararı ilgililere duyurulmuştur. Buna rağmen, üç ortaklı hükümet, meclisteki çoğunluğuna dayanarak, öncelikli tasarılar kapsamına aldırdığı tasarının üzerinde yeterli görüşme yapılmadan, ana muhalefetin katılmadığı, yaz tatiline girmeden önceki meclisin son birleşiminde (son dakika) yasalaşmasını sağlamıştır. Bu tutum, yürütme erkinin yargı erkine karşı alışılagelen güçler ayrılığı ilkesine siyasal ahlaka, demokrasiye ve açıklık politikalarına aykırı tutum ve davranışlarını bir kez daha sergileyen hükümetin Anayasa Mahkemesi'nin kararına meydan okurcasına, iptaline ilişkin gerekçeli kararını beklemeksizin yeni Yapı Denetim yasasını meclisten geçirmişlerdir. Bilindiği gibi 595 sayılı yasa gücündeki kararnameye karşı açılan dava, Anayasanın 127. ve 128. maddesine aykırılık savına dayandırılmıştır. Yüce mahkemenin gerekçeli kararı henüz yayınlanmadığı için daha önce alınan kararlarına bakarak iptal nedenlerini yorumlamak mümkün olabilir. Anayasanın 128. maddesi "Kamu görevi niteliğindeki yetkililerin kamu görevlileri eliyle kullanılmasını" öngörmektedir. 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası da, iptal edilen "595 sayılı yasa gücündeki kararnamedeki ana kurala, yani kamunun sahip olduğu denetim yetkisinin özel kuruluşlar (Yapı Denetim Şirketleri) eliyle kullanılması ilkesine dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda daha önce, 3194 sayılı İmar Yasası'nda yer alan 24., 25., 26. ve 27. maddelerinde adı geçen valilik ve belediyelerin yanı sıra Bakanlıkça belirlenen "yeminli serbest mimarlık ve mühendislik bürolarına" verilen "yapı izni verme" yetkisini benzer gerekçeyle iptal etmiştir. (Bkz. 18.04.1987 tarih 19435 sayılı Resmi Gazete) Yine Anayasanın 127. maddesine göre yerel halkın yerel nitelikteki ortak gereksinmelerini karşılamak üzere kurulan yerel yönetimlerin kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine göre düzenlenmesini öngörmektedir. Yapı denetiminin yerel nitelikte bir görev olduğu ve bunun "yerinden yönetim ilkesi" gereği yerel yönetim birimlerince yürütülmesi gerektiği görüşü yüce mahkemenin 595 sayılı KHK'nin iptali kararında da ağır basmıştır. Bilindiği gibi, 28.11.1991 tarih 21065 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin bir kararı bulunmaktadır. Yüce mahkemece, 3194 sayılı İmar Yasasının 9. maddesini değiştirerek, Başbakanlık onayı ile belediyelerin imar yetkisinin ellerinden alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na verilmesini öngören yasa gücündeki bir kararnameyi aynı gerekçeyle iptal etmiştir. Bütün bunlara rağmen 4708 sayılı Yapı Denetimi Yasası çıkarılarak yürürlüğe konulmuştur. Yukarıda anlatılanlarla çelişen somut yanı; "yerinden denetim" olmayıp merkezi denetim olmasıdır. Bu hem şirket organizasyonları açısından hem de "Yapı Denetim Komisyonu" açısından böyledir. Yasada da denmektedir ki, "Madde 10 - "Bakanlık, bu kanunun uygulanmasında yapı denetim kuruluşlarının işlem ve faaliyetlerini denetleme yetkisine sahiptir." Bu maddeden anlaşılan yerinde denetim ilkesi yok edilerek yerel yönetimlerin etkin olduğu ve imar yasasına bağlı uygulamalar içinde yer alması gereken mekanizmalar, dağıtılmaktadır. Yerel kamu yetkisi, özel şirketlerin eline bırakılmaktadır. Doğacak sorunlar, İl Bayındırlık Müdürlükleri kanalıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı çalışan ve bu Bakanlık mensuplarından oluşmuş "Yapı Denetim Komisyonu" tarafından çözümlenmesi öngörmüştür. Yasanın 7. maddesi yönetmeliğin 16. maddesine göre; denetçi mimar ve mühendislerin sicil raporlarının nasıl tutulacağından söz edilerek, "her yıl sonunda yapı ruhsatını veren ilgili idare tarafından düzenlenerek onaylanır ve Yapı Denetim Komisyonuna gönderilir." denilmektedir. Şimdi burada denetim işleyişi şeklini göz önüne getirelim. Denetçi mühendis ve mimarları görevlendiren, yönlendiren ve yetkilendiren Yapı Denetim Şirketleri olmaktadır. Çalışmaları bu kuruluş izlemektedir. Ancak hiçbir zaman müdahil olamayan (ruhsatın ve tatil etmenin dışında) yerel yönetim yetkilisinin/yetkililerin nasıl bir puanlama yaparak sicil tutacağını, doğrusu, merak etmekteyim. Burada olması gereken, her meslek uygulayıcısının, mesleğini, kamu adına kullanmakta iken, bireylerin bağlı olduğu "Meslek Odaları" kanalıyla etik anlayışları hakim kılacak mekanizmaları oluşturmaktır. Maalesef bu yasayla getirilmek istenilen, kamu görevi gören Mühendis ve Mimar Odalarının gücünü azaltmak ve ülkemizde mühendislik hizmetlerinin etik anlayışlarını ve bilimsel değerleri geri plana iterek, meslek adamlarını istemeyerekte olsa etik dışı konumlara götürmektedir. Çünkü, ödemelere ilişkin maddede belirtilen, iki yıllık yapım sürecindeki yapı yaklaşık maliyetinin %3 oranındaki değer, Yapı Denetim Kuruluşlarına pursantajlı verilmektedir. Kuruluş içinde yer alanlar, denetçi mühendis ve mimarlar, yardımcı denetim görevlileri, teknisyenler, laboratuvar deney masrafları, iş yerlerine (şantiyeler) gidiş-gelişler, vergiler v.b. masraflar katıldığında hiç iç açıcı bir miktar çıkmamaktadır. Aceleye getirilerek meclisten geçirilen bu yasa, bana göre, kamu yanı düşünülerek ve de denetim gözetilerek çıkarılmış bir yasa olmamaktadır. Yasanın belli pilot illerde uygulanmasına ilişkin düzenleme de hem tüzel hem de eşitlik ve bütünlük ilkesi açısından sakıncalıdır. Amaç kısmında belirtilen "can ve mal güvenliği teminen ..." diye başlayan denetim yasasına birinci derece deprem bölgesinde olan illerde Erzincan ve Erzurum "pilot il" olarak seçilmemişken, daha çok toplumsal ve ekonomik açısından gelişmiş zengin illerin seçilmesi akla başka soruları getirmektedir ayrıca bu yaklaşım pilot (deneme) yönetimine de aykırılık taşımaktadır. Sonuç olarak şunu diyebiliriz. Bir depremler kuşağı üzerinde olan ülkemizde, pilot il uygulamasını gerektirmeyecek ölçüde zengin bir deneyim ve birikim vardır. Ülkenin tüm bölge ve yörelerinde uygulanacak bir düzenleme yapılmalı, ülkenin tamamını içeren valilik ve yerel yönetimler sisteminin verimli ve etkin çalışmasını, meslek odalarının bu sistemde yer almasını sağlayacak düzenekler kurulmalıdır. Ayrıca imar yasası, yerel yönetimler yasası, devlet ihale yasası v.b. yasalar bir bütün olarak ele alınmalı ve demokratik katılımcılık öne çıkarılarak bilim ve teknoloji dışlanmadan bir "Yapı Denetim Yasası" çıkarılmalıdır.
|