İnş. Müh.
Mehmet Akif YILMAZ
BAŞIMIZ ÖNÜMÜZDE
DEĞİL NURAY HOCAM (*1)
İstanbul... O İstanbul ki tarihsel, ekonomik ve sosyo-politik önemini
anımsatmaya gerek bile yok! Ve bir deprem!.. İstanbullu'nun yüreğini ağzına
getiren bir "şok"!.. Sonra da ortalıkta birbiriyle taban
tabana zıt bir sürü "prof. görüşünün", "şu şiddette
olur, hayır bu büyüklükte olur" tahmininin uçuştuğu, bilimsel
tartışmalar ile magazinin kimi zaman iç içe geçtiği, hatta bilim ile
safsatanın TV programlarındaki tartışmaların konusunu oluşturduğu
karmakarışık bir dönem... Öyle bir dönem ki, "Şoför Ali"
artık zemin etüdü konusunda bir uzman, "Bakkal Vakkas" ay
hareketleriyle deprem olasılığı arasında ilinti kuran bir astronom,
"Temizlikçi Döndü" ise denizdeki dalgaların "mana ve
ehemmiyeti"ni çözümlemiş ve de "tsunami tahmincisi" bir
oşinograf!!!
Ve de biz inşaat
mühendisleri... Biz inşaat mühendisleri "ordusu" ki üç kuruş
sermayesi olan ilkokul 3'ten terk vatandaşların inşaatçılığa
soyunup, iyi usta ve
kalfalarla koca koca blokları diktiği ve de elini öpene ciddi paralar
karşılığı sattığı bir coğrafyada var olmaya çalışıyoruz.
Sadece bir formaliteyi yerine
getirmek için imza atan bir kişi konumunda debeleniyoruz. (Kaldı ki bu
formaliteye bile gereksinim duyulmayan, tapu ve tadastrosu bile olmayan
yerleşim bölgeleriyle çevrili dört bir yanımız...)
İstanbul'da, daha
doğrusu Türkiye'nin bütününde, mühendise gereksinimi olan kişi
ile mühendisin ilişkisindeki sistem böylesine can çekişirken, bir yandan
da söz konusu bilim dalı akademik olarak kabuk değiştirmekte.
Bilgisayar
teknolojisindeki devasa adımlar yaklaşık yöntemler yerine artık çok
daha gerçekçi yaklaşımları olası kılıyor. Fakat pek çok mühendis
gerektiği anlamda mühendislik
yapamadığından, değil kendini geliştirip, bilgi
birikimini, mesleki donanımını arttırmak, mevcut bilgilerini kullanma şansı
bile bulamıyor.
Kaldı ki deprem mühendisliği
tüm dünyada henüz gelişmekte olan, pek çok tartışmaya
açık yeni bir disiplin. (Ve de yeni pek çok bilgisayar programlarının
kullanılması gerekiyor. Diğer bir deyişle; son derece komplike bu
programları öğrenebilmek için yabancı dile, yabancı dil öğrenebilecek
ve de programı kurcalayabilecek zamana, bu programları alabilecek maddi
imkana, bu programları kullanabildikten sonra da becerisini katarak para
kazanacağı, hayatını sürdürebileceği işlere sahip olması
gerekiyor!!!) Zaten şu anda en gelişmiş ülkelerde bile henüz
"prenatal (doğum öncesi)" bir yönetmelik oturtulmaya çalışılıyor.
Öte yandan, bizde prenatal yönetmelik bile mevcut olmadığından, bu boşluğu
doldurmak için "Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik"
hükümlerinin hesapta (!?) uygulanması gerekiyor. O zaman da, eski yönetmeliğe
göre yapılmış olan mevcut binaların hepsinin hesap bile yapmadan güçlendirilmesi
gerekiyor!
İstanbul'daki
bina stokunun son derece kötü olduğunu, mühendis kalitemizin çok
yetersiz kaldığını ve de uyulması gereken tutarlı bir yönetmeliğin
bulunmadığını kabul ediyorsak eğer; yapılan veya yapılacak olan güçlendirmenin
doğruluğunu neyle kıyaslayacağız acaba? Biz inşaat mühendisleri
olarak ne yapacağımızı bilmediğimiz bir ortamda vatandaş kime ve
neye inansın?
Bu yazıda dile
getirilen görüşler zaten çok değerli hocalarımız tarafından çeşitli
vesilelerle ve daha ayrıntılı olarak "Mühendislik
Haberleri"nde önceden de yer almıştı. Aynı şekilde, çözüm önerilerini
de bizlerle paylaşmışlardı. Nitekim, Sn. Prof. Dr. Uğur Ersoy bir
keresinde şöyle demekteydi: "Tüm mühendisleri birkaç yıl içinde
eğitmemize olanak yok. Eğitim zaman alıcı bir süreç. Bu süreç içinde
acaba ne yapabiliriz? Bana göre bilinçsiz ve gözü kapalı kullanılan
bir bilgisayar programı ile gerçekleştirilen bir proje yerine; basit,
herkesin kolayca anlayabileceği, güvenli yönde sonuçlar verecek
kurallar içeren bir düzenleme ile oluşturulacak yapı daha sağlıklı
olur." (*2)
Sayın hocamın sözlerine
ben de bir şey ekleyeceğim: "Binaları güçlendirecek inşaat mühendislerini
de güçlendirelim!.."
(*1) Türkiye Mühendislik Haberleri, Yıl: 45/2000-1, Sayı: 405, s:
16'da yer alan Sn. Prof. Nuray Aydınlıoğlu'nun 37. Olağan Genel
Kurul'da yaptığı konuşmaya atfen...
(*2) Türkiye Mühendislik Haberleri, Yıl: 44/1999-5, Sayı: 403, s: 39
İnş. Yük.
Müh. Zihni Tekin
KENTİMİZ
YAPILARINDA ONARIM VE GÜÇLENDİRME
PROJELERİNİN GÜVENİLİRLİKLERİ VE YAPIM AŞAMASI DENETİMİ
A
– Genel :
Deprem
kuşağında bulunan ülkemizin, bizce, en önemli sorunu, depreme dayanıklı
yapıların her nedense bir türlü yapılamamasıdır. Bu sorun elbette
sadece yapı mühendislerinin sorunu değil; bu sorun aynı zamanda;
Devletin,
Yerel yönetimlerin, Üniversitelerin, Şehir plancılarının, Fiziki
plancıların, Geoteknik bilimdalı ile
ilgilenenlerin,
Yapı mühendislerinin, Şartnameler ve yönetmelikler hazırlayanların,
İç mimarların, Yapım
aşamasındaki
çok yetersiz denetimcilerin, Uygulamada, sertifikasız ve çok ucuz iş gücü
kullanan
yüklenicilerin,
Meslekten olmayan sözde yüklenicilerin, velhasıl tüm olumsuz ve
sorumsuzluğa çanak tutanların
sorunu olarak görülmektedir depreme dayanıklı yapıların yapılamaması.
17
Ağustos 1999 sabaha karşı saat 03:02.
Marmara
Bölgesi Depremi ve gözlerimizin önüne çok açık olarak serilmiş büyük
bir felaket. Aynı günün sabahı, felakete uğramış bölgelerimizden
teknik ve yapısal yardım talepleri. Bugüne dek edinebildiğimiz, bilgi
ve deneyimlerimiz ışığı içinde bedensel gücümüzün yettiğince ve
bize göre bilimsel doğruluğuna inandığımız yöntemlerin uygulanması
ile, kısa sürede bazı yaraların sarılmasına yardım edebildik. Bu sırada
zarar görmüş çok yapılarla karşılaştık. Her birinin kökeninde
yukarda sıralamaya çalıştığımız sorun yaratanların her birinden
çok acı kesitler, herbirimizin ve nihayet tüm dünyanın gözleri önüne
serilmiş oldu. İşte sorun olanların, “Depreme Dayanıklı Yapıların
Yapılamaması” ndaki önemine göre etki sıralaması kısaca;
·
Kamu yapılarındaki kaliteli üretim
yoksunluğundaki denetimsizlikler,
·
Yerel yönetimlerimizin imar yasalarını hiçe
sayan tutumlarının faturası,
·
Üniversitelerimizdeki ilgili bilimsel
birimlerin, doğal olayları tarifleyen ve yapı mühendisliğinde mutlaka
kullanılması gereken bilgilerin, sadece kitap sayfalarında kalmasına göz
yumma duyarsızlığı,
·
Hele şehir plancılarımızın yapı
parseli anlayışını ve bunların kullanılması sonucu ortaya çıkan
fiziki plan kusurlarının varlığı,
·
Yapı sahibi olacakların aşırı rant
beklentileri, plancıları zorlayan, sıkıştıran hatta tehdit eden küstah
tavırlarının kahredici sonuçları,
·
Bitişik düzende yapılmış yapıların
yapı derzi kavramının dahi, tarif edilemediği yerel yönetim uygulama
ve denetimsizlikleri,
·
Yapı sahibince önemi hiçbir şekilde
kavranamamış geoteknik verilerin, olmaz ise olmaz koşulunun bir türlü
işletilememesi,
·
Yapı mühendislerimizin taşıyıcı sistem
yaratma ve projelendirme bilgi ve deneyimlerinin yetersizliği, araştırma
ve geliştirmeye dönük olanaklara, bir türlü kavuşamamış olmaları,
ürettiklerinden en az pay alanlar sınıfında tutulması doğrultusunda,
arz talep dengesinin gittikçe bozulması,
·
Yapı projelerinin oluşmasında en etkin
olan şartnameler ve yönetmeliklerin yetersiz ve güvenli projelerin üretilmesini
sağlayacak sınır şartlarını bir türlü temin edememesi,
·
Yaşayan binaların, kullanım amaç ve
fonksiyon değişikliklerinin uygulayıcısı olarak, sık sık karşımıza
çıkan iç mimari uygulayıcıları (taşıyıcı sistemi kesecek kadar
yapı bilgisinden uzak olanları, kararlı davranışlara yardım eden bölme
duvarları kaldıranlar v.s.)
·
Yapım aşamasında, çok yetersiz ve
sorumluluk duygusu bir türlü gelişememiş, denetim yapıyormuş gibi işlev
sürdüren teknik adamlarımız,
·
Her şeye rağmen, rant elde etmeyi vazgeçilmez
bir olgu görmeye alışık yüklenicilerimiz,
·
Tüm uygulamalarda, sertifikasız aynı
zamanda çok ucuz iş gücü kullanan yine yüklenicilerimiz,
·
Projelerin (mimari, statik – betonarme,
mekanik tesisat, elektrik tesisatı) hazırlanması aşamasında,
birbirleri ile ilgili, uyum çalışmalarının yapılmaması nedeninden
kaynaklanan, kolon ve kirişlerin düğüm noktalarında, düzensiz ve acımasız,
hatta boyuna ve enine donatıları parçalayarak açılmış boru geçiş
deliklerinin açılmasına zemin hazırlayanlar,
·
Hatta meslekten olmayan sözde yüklenicilerin,
ortaya koydukları kabul edilemez sonuçlarının topluma egemen olması, depreme
dayanıklı yapıların yapılamaması sonucunu doğurduğu aşikar olarak
ortadadır.
Bu
genel girişten sonra kentimiz İstanbul’ da durum nasıl onu görelim.
Yaklaşık iki yıllık bir süreden bu yana, olanaklarımız ölçüsünde
azımsanamayacak sayıda İstanbul
içinde “Deprem Güvenliği” açısından çeşitli büyüklükte
binalar tarafımızdan kontrol edilmiştir. Çok az sayıda özellikli
binalar haricinde, çoğu binaların, maalesef
“Deprem Güvenliği” açısından riskli binalar olduğu ortaya
çıkarıldı. Yapılan denetim ve kontrollerle elde edilmiş sorunların
içeriğinde, yazımız başında kısaca değindiğimiz, asıl soruna
kök teşkil edenlerin, bu konudaki payları acı ama tek tek görüldü.
Onarım ve güçlendirme gereksinimi tespit edilmiş binalardan, özellikle
konut olanlarının, sahipleri arasındaki ekonomik farklılıklar,
ekonomik yetersizlikler, çeşitli sosyal sorunlara rağmen, zoraki
birliktelikler, ortak hareket etmeyi çoğunlukla sonuçsuz kılmakta ve
sorunları sadece tespit edilmiş olarak ortada bırakmaktadır. Bu açıdan
İstanbul için gelecek, vahim görünmektedir. Çalışmalarımız arasında,
onarım ve güçlendirme gereksinimi olup da yaptırmaya karar verenlerin
araştırma ve projelendirme süreci aşağıdaki gibi olabilmektedir.
B
- Yapılarda Deprem Riski
Tespiti ve Analizi, Onarım ve Güçlendirme Projelerinin Yapımı :
Hasar
gören yapılarla, henüz hasar görmemiş; fakat olası bir depremde
hasar görecek yapıların mevcut durumlarının yapısal analizleri ve
analiz sonrası, elde edilen objektif kanıtların ışığı altında,
onarım ve güçlendirme projeleri aşağıda açıklanan sıra dahilinde
yapılabilmektedir.
1.
Aşama
: Herhangi bir yapının deprem güvenliği
araştırması yapılacaksa;
·
Var ise, mevcut yapının ruhsatlı projesi
(mimari, statik)
·
Herşeye rağmen taşıyıcı sistem rölövesinin
yapılması,
·
Binaya ait geoteknik raporunun hazırlanması,
·
Taşıyıcı sistemin eldeki projeye
uygunluk / farklılıklarının tespiti,
·
Binanın taşıyıcı sistemlerinin uygun bölgelerinden
karotla beton örnekleri alınması ve gerekli testlerin yapılarak beton
cinslerinin belirlenmesi,
·
Beton test çekici ile, çeşitli
noktalardan darbeli okumalar yaparak, sonuçların korelasyonla ortalama
bir değer elde edecek şekilde çalışma yapılması,
·
Kolon – kiriş birleşimlerinde paşometre
ile donatı cins ve yerlerinin rölövesi,
·
Eldeki fiziki sonuçları da dikkate alarak,
yapının sistem çözümleri bilgisayar ortamında ve uygun bir
programla, 1975 ve 1998’ de yürürlüğe giren Deprem Yönetmelikleri
ile ülkemizde yürürlükte olan diğer yönetmelikler çerçevesinde
deprem anında riskin olup olmadığı tespit edilmelidir.
Bu
çalışmaların genel sonuçları, çok ayrıntılı bir şekilde
“Binanın Teknik Analiz Raporu” adı altında düzenlenir.
Raporların
geleceğe ve istatistiksel ölçümlere de ışık tutması bakımından aşağıdaki
bilgi ve sırayı izlemesinde yarar görülmektedir.
1-
Genel
Bilgiler : Teknik raporda yer alan ilk
bilgiler, binaya ait genel bilgilerdir. Binanın açık adresi, bina
yetkilisi ve irtibat numaraları, inşaat yılı, proje tarihi, tarihi değerde
olup olmadığı ve bina koordinatları, ada – pafta – parsel olarak,
binanın kimlik bilgileridir. Binaya ait cephe fotografları da binayı
tanıtıcı bilgiler sunar.
2-
Bina
Bilgileri : Katların sayısı, yüksekliği,
alanları, komşu binalarla derz durumu (bitişik nizam durumu) ve komşu
binalarla kat seviyesinin aynı olup olmadığı, deprem yönetmeliğinde
tanımlanan planda ve düşeyde düzensizliklere ait bilgileri içerir.
3-
Zemin ve Temel Bilgileri :
Temel
sistemi, bağ kirişleri, temel alt kotu, yeraltı su seviyesi, zemin
emniyet gerilmesi, yatak katsayısı, zemin grubu, yerel zemin sınıfı
ve sıvılaşma potansiyeli olup olmadığı yerinde yapılan geoteknik
inceleme sonucu elde edilir, bölgenin ve zeminin dinamik özellikleri
(etkin yer ivmesi katsayısı (A0)
ve spektrum karakteristik periyotları (TA,
TB)) belirlenir.
4-
Taşıyıcı Sistem Özellikleri :
Taşıyıcı
sistem türü, betonarme yapılarda dolgu duvarı malzemesi, betonarme
veya kargir yapılarda bodrum perdesi malzemesi, kargir yapılarda taşıyıcı
duvar veya sistem malzemesi, kargir yapılarda hatıl durumu, kargir yapılarda
harç malzemesi, betonarme veya kargir yapılarda katlardaki döşeme
sistemleri belirlenir.
5-
Malzeme Bilgileri :
Malzeme
deneyleri sonuçlarından faydalanarak (en az 3 adet karot deneyi ve en az
10 adet darbeli çekiç deneyi sonuçları korelasyon edilerek değerlendirilir)
% 90 güvenilirlikli beton basınç dayanımı bulunur ve TS500’
den ilgili bağıntılarla beton elastisite modülü hesaplanır.
Paşometre
ya da profometre aletleri de kullanılarak tahribatlı ve tahribatsız yöntemlerle
düşey taşıyıcılarda enine ve boyuna donatı çap ve sayı – konum
okumaları kaydedilir.
Taşıyıcı
sistem istatistiki bilgileri :
·
Zemin kat kolon alanlarının toplamı
·
Zemin kat plan alanı
·
Binanın toplam alanı (bodrum katlar hariç)
·
Zemin katta binanın ‘X’ doğrultusundaki
perde duvar alanının toplamı
·
Zemin katta binanın ‘X’ doğrultusundaki
dolgu duvar alanının toplamı
·
Zemin katta binanın ‘Y’ doğrultusundaki
perde duvar alanının toplamı
·
Zemin katta binanın ‘Y’ doğrultusundaki
dolgu duvar alanının toplamı
ilgili
istatistik endeksleri ve sistem narinlik oranları sınırlarını
hesaplamada her iki ortogonal doğrultu için belirlenir. Bu değerler, taşıyıcı
sistem hakkında genel bir yorumun oluşmasına yardım eder.
6-
Sistem,
İşçilik ve Genel Kalite Değerlendirmesi : Kolon
/ kiriş birleşim bölgelerinde eksenel birleşme sorunu, bina boyutları
ve açıklık sayısı, binanın yan taraflara çarpma olasılığı,
katların mimarilerinin farklılığı – dolgu duvar süreksizliği,
korozyon sorunu, kısa kolon etkisi, sülfat, asit ve benzeri etkilerle
oluşan beton bozuklukları, düşey taşıyıcılarda varsa süreksizlikler
belirlenir.
7-
Proje
ve Rölöve Sonuçlarının Değerlendirilmesi : Kiriş
donatısı bindirme boyları (projeden), Kiriş etriye aralıkları (rölöveden),
Kolon donatısı bindirme boyları (projeden), Kolon etriye aralıkları
(rölöveden), Birleşim bölgesi donatı detayı (projeden), Dolgu
duvarlarının kiriş altına kadar çıkması, Kolon / temel bağlantıları
(projeden), Merdiven bağlantıları (rölöveden), Kirişlerin planda sürekliliği
(rölöveden), Yangın merdiveni bağlantısı (rölöveden), gibi
bilgiler, binaya ait detay okumalarıdır ve genel değerlendirme açısından
çok önem taşır.
8-
Hesap
sonuçları : Çıkarılan statik rölöveden
faydalanılarak mevcut sistemin statik analizi yapılır. Bu aşamada, güçlendirme
projesinin güvenilirliğini etkileyen bir konu, R davranış katsayısının
doğru seçilmesidir. Davranış katsayısının tespitinde, -elastik ötesi
nonlineer davranışı esas alarak hesap yapmak uzun zaman ihtiyacı doğuracağından,
süneklik kapasitesi seviyesi yaklaşık olarak yönetmelik şartlarıyla
belirlenir- yönetmelik şartlarının dikkate alınmasının yanında mühendislik
öngörüsünün ve yapı – sistem davranış bilgisinin önemi büyüktür.
Özellikle perdeli – çerçeveli yapılarda, çok değişkenlik gösteren
(R = 4 ~ 6) bu sayının doğru
tespiti daha da önem taşır. Önemli yapılarda elastik ötesi nonlineer
davranışı esas alarak hesap yapmak da mümkündür.
Deprem yönetmeliğinin öngördüğü kontroller ve eleman bazında
ve kat bazında kapasite kontrolleri, mevcut yapıların deprem güvenliğinin
tespiti için gerçekleştirilen analitik değerlendirmelerdir.
1998 Deprem Yönetmeliği' ne Göre
Yapılması Gereken Kontroller Şunlardır :
·
Göreli
Kat Ötelemeleri Kontrolü : Her katta,
depremin her iki doğrultusu için, ±
%5 eksantrisiteler gözönüne alınarak
Deprem Yönetmeliği “6.10.1 Göreli Kat Ötelemelerinin Sınırlandırılması” şartları
uygulanır. Bu şartları tekrarlamakta yarar görmekteyiz. Herhangi bir
kolon veya perde için, ardışık iki kat arasındaki yerdeğiştirme
farkını ifade eden göreli kat ötelemesi, Di
= di – di-1 ile
verilir. Burada di ve di-1 binanın i’ inci ve
(i-1)’ inci katlarında herhangi bir kolon veya perdenin uçlarında
hesaptan elde edilen yatay yerdeğiştirmeleri göstermektedir. Herbir
deprem doğrultusu için, binanın herhangi bir i’ inci katındaki kolon
veya perdelerde, göreli kat ötelemelerinin kat içindeki en büyük değeri
(Di)max,
(Di)max
/ hi £
0,0035 ve (Di)max/
hi £
0,02 / R koşullarından elverişsiz olanını
sağlayacaktır.
·
A1
Burulma Düzensizliği Kontrolü : Her
katta, depremin her iki doğrultusu için, , ±
%5 eksantrisiteler gözönüne alınarak Burulma
Düzensizliği Katsayısı belirlenmelidir ve yeni ek dışmerkezlikler
hesaplanmalıdır. Bulunan yeni ek dışmerkezlikler dikkate alınarak
sistem analizleri yenilenmelidir.
Düzensizlik kontrollerinde, Deprem Yönetmeliği “6.3 Düzensiz Binalar” şartları uygulanır. Düzensizlik
meydana getiren durumlar, Deprem Yönetmeliği’ nde Tablo
6.1’ de açıklanmıştır. Buna göre, hbi = (Di)max
/ (Di)ort
> 1,2 olduğu durumlarda burulma düzensizliği
var demektir. Burada, (Di)max
: Eşdeğer deprem yükü yöntemine göre bulunan göreli kat ötelemelerinin
kat içindeki en büyük değeri, (Di)ort
= [(Di)max
+ (Di)min]
/ 2 eşitliğiyle verilen ve döşemelerin kendi düzlemleri içinde rijit
diyafram olarak çalışmaları durumunda geçerli olan ortalama göreli
kat ötelemesidir. (Di)min
: Hesapla bulunan göreli kat ötelemelerinin kat içindeki en küçük değeridir.
·
B1
Katlar Arası Dayanım Düzensizliği (Zayıf
Kat) Kontrolü: Her katta, depremin her
iki doğrultusu için, Dayanım Düzensizliği
Katsayısı belirlenmelidir. hci
= (SAe)i
/ (SAe)i+1
< 0,80 olduğu durumlarda düzensizlik var
demektir. Burada, herhangi bir katta etkili kesme alanı SAe
= SAw
+ SAg
+ 0,15 SAk
olarak verilir.SAw
: Herhangi bir katta, kolon enkesiti etkin gövde alanları toplamı
SAg
: Herhangi bir katta, gözönüne alınan deprem doğrultusuna
paralel doğrultuda perde olarak çalışan taşıyıcı sistem elemanlarının
enkesit alanlarının toplamı, SAk
: Herhangi bir katta, gözönüne alınan deprem doğrultusuna
paralel kargir dolgu duvar alanlarının ( kapı ve pencere boşlukları
hariç) toplamı
·
B2
Komşu Katlar Arası Rijitlik Düzensizliği (Yumuşak
Kat) Kontrolü: Her katta, depremin her
iki doğrultusu için, Rijitlik Düzensizliği
Katsayısı belirlenmelidir. hki
= (Di)ort
/ (Di
+1)ort > 1,5 olduğu durumlarda düzensizlik
var demektir.
A1 ve B2 türü düzensizlikler, deprem hesabında kullanılacak yöntemin
(eşdeğer deprem yükü yöntemi ve dinamik analiz yöntemi) seçiminde
etken olan düzensizliklerdir.
Döşeme süreksizliklerinin bulunduğu binalarda, birinci ve ikinci
derece deprem bölgelerinde, kat döşemelerinin kendi düzlemleri içinde
deprem kuvvetlerini düşey taşıyıcı sistem elemanları arasında güvenle
aktarabildiği hesapla doğrulanmalıdır.
Taşıyıcı eleman eksenlerinin paralel olmaması durumunda, taşıyıcı
sistem elemanlarının asal eksen doğrultularındaki iç kuvvet büyüklükleri
Deprem Yönetmeliği 6.7.5 ve 6.8.6’
ya göre elde edilmelidir.
B1 türü düzensizliğin
bulunduğu binalarda, gözönüne alınan i’ inci kattaki dolgu duvar
alanlarının toplamı bir üst kattakine göre fazla ise, hci’
nin hesabında dolgu duvarları gözönüne alınmayacaktır. 0,60 < (hci)min
< 0,80 aralığında taşıyıcı sistem davranış katsayısı, 1,25 (hci)min
değeri ile çarpılarak her iki deprem doğrultusunda da binanın tümüne
uygulanmalıdır. Ancak hiçbir zaman hci
< 0,60 olmayacaktır. Bu tür düzensizliği
olan binalarda ayrıca Deprem Yönetmeliği 7.3.4.3’
te verilen enine donatı koşulları uygulanmalıdır.
Düşey taşıyıcılarda kapasite kontrolleri, 1975 ve 1998 deprem yönetmeliklerine
göre ayrı ayrı gerçekleştirilir. Kapasite kontrollerinin 1975 yönetmeliğine
göre de yapılması, mevcut yapının güçlendirilmesi kararında, yapının
genel değerlendirilmesine yardımcı olacak sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
1998 yılında yürürlüğe giren yeni deprem yönetmeliği ve ülkemizde
yürürlükte olan diğer yönetmeliklere göre hesaplanan deprem etkileri
altında yapılan sistem analizleri ve betonarme kesit tahkikleri
sonucunda, yapının tüm düşey taşıyıcılarında, her iki doğrultudaki
deprem kuvvetlerine bağlı olarak bulunan hesap momentleri, mevcut beton
dayanımı ve donatı alanları esas alınarak hesaplanan taşıma güçleri
ile karşılaştırılması çok yararlıdır.
M kapasite / M hesap
> 1
olduğu
durumlarda düşey taşıyıcıda kapasite fazlalığı var demektir ve bu
oran kadar bir güvenlik söz konusudur. Bununla birlikte, eğer bazı düşey
taşıyıcılarda taşıma güçleri aşılıyorsa, yeniden dağılım
prensibi esas alınır ve her kattaki kapasite / hesap oranı her iki doğrultu
için hesaplanır. Burada amaç, toptan göçme olasılığını saptamaktır.
Momentlere ait bu oranların yanında, eksenel yükler ve kesme kuvvetleri
için de tüm düşey taşıyıcılarda benzer oranlar hesaplanmalıdır.
Bu
hesaplamalar ve teknik raporun önceki bölümlerinde aktarılan bilgiler
ışığında, mevcut binanın güçlendirilmesi gerekip gerekmediği
kararına varılır.
Buraya
kadar, onarım ve güçlendirmede ilk aşama olan mevcut yapıların
deprem güvenliğinin tespiti anlatılmıştır.
1.
Aşama :
Mevcut
durumu ile bölgede beklenen olası bir depreme karşı yeterli güvenliğe
sahip olmayan binaların, mevcut taşıyıcı sisteme yeni elemanlar
eklemek suretiyle güçlendirme yapılmasıdır. Eğer bina depremden
hasar görmüş ise onarım ve olası bir depreme karşı güçlendirme eşzamanlı
yapılır. İlk olarak hasar rölövesi çıkartılır. Taşıyıcı
sistemdeki çatlaklar, beton kabuğundaki ezilme ve dökülmeler, donatının
burkulması, beton çekirdek bölgesindeki ezilme ve kırılmalar, yapı
elemanları ve taşıyıcı sistemdeki aşırı şekil değiştirmeler,
donatının korozyonu, sülfat, asit, ve benzeri etkilerle oluşan beton
bozuklukları belirlenir. Güçlendirmeye geçmeden önce, çatlaklar,
hafif hasarlı ve kusurlu beton yüzeyleri, orta ve ağır hasarlı
betonarme elemanlar onarılır. Güçlendirme kararı verildikten sonra,
mevcut yapının matematik modellemesi korunarak yeni deprem perdeleri
sisteme eklenir ve optimum çözüme aşağıda açıklanan tasarım
ilkeleri doğrultusunda ulaşılır. Güçlendirilmiş sisteme ait yeni
kapasiteler hesaplanır ve güçlendirilmiş sistemin yeterli deprem güvenliğini
sağladığı gösterilir.
Güçlendirme
Yöntemleri :
Betonarme
yapıların güçlendirilmesi genel olarak mantolama (betonarme veya çelik),
eksenel ve dışmerkez betonarme perde (yapı içinde ve yapı dışında),
eksenel diyagonalli çelik çerçeve, eksenel donatılı duvar
uygulanmakta olan güçlendirme yöntemleridir.
Onarım
ve Güçlendirmede Proje Tasarım İlkelerimiz :
Sisteme
yeni eklenecek olan güçlendirme perde ve kolon mantolamaları, yapının
mimari tasarımı ile uyumlu olmalı ve fonksiyonlarını
engellememelidir. Aynı zamanda, yeni perdeleri planda, deprem anında yapıda
ek burulma etkileri oluşturacak şekilde yanlış yerleşime zorlayan
mimari kısıtlamalardan kaçınılmalıdır. Plandaki perde yerleşimi,
yeterli burulma rijitliğini sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. (Şekil 1)
Güçlendirme
perdeleri mümkün olduğunca mevcut kolonlar arasında oluşturulmalıdır.
Perde uç bölgelerini oluşturacak olan mevcut kolonların dört kenarından
da mantolanması tercih edilmelidir; fakat mimari nedenlerle veya binanın
konumu gereği üç veya iki kenardan kolonun sarılması şeklinde de
mantolama yapılarak güçlü perde uç bölgeleri oluşturulabilir. Güçlendirme
perdeleri kiriş – kolon eksenleri arasına dışmerkezlik olmaksızın
yerleştirilmesi tercih edilmesine karşılık, kolon ve kiriş
eksenlerine göre dışmerkez olarak da yerleştirilebilir. Güçlendirme
perdeleri planda binanın iç eksenlerine yerleştirilebileceği gibi,
binanın dış eksenlerinde bulunacak şekilde de projelendirilebilir. Dışmerkez
perde konulması halinde gerekli güvenlik önlemleri alınmalı ve yatay
yükün taşıyıcı sisteme iletilmesi gösterilmelidir. Tüm güçlendirme
sistemi temelden itibaren tüm bina yüksekliği boyunca uygulanır ve güçlendirme
perdelerinin taban etkileri uygun temel düzeni ile karşılanır.
Her
iki doğrultuda ayrı ayrı olmak üzere, deprem yüklerinden oluşan
taban kesme kuvvetinin yaklaşık olarak
%
80’ i sisteme yeni eklenen güçlendirme perdeleri tarafından karşılanmalıdır.
Bu
durumda, mevcut taşıyıcı sistemin, sadece düşey yükler altında güvenli
olup olmadığı kontrol edilebilir. Kolonların eksenel yük taşıma
kapasitesi aşılıyorsa, bölgesel güçlendirme yapılabilir. Bölgesel
güçlendirme, çelik manto, betonarme manto veya karbon lifli
malzemelerle yapılarak mevcut kolonların eksenel yük taşıma
kapasiteleri arttırılabilir. Mantonun mümkün olduğunca kolonu dört
kenardan sarması tercih edilmelidir. Manto kalınlığının 15
cm. seçilmesi uygundur.
Perde
enkesit boyutları ve perde uç bölgesi donatıları yönetmeliklerde ön
koşul olarak belirlenen minimum koşulları sağlamalıdır. Perde uç
donatısının hesabında, birleştiği kolonun normal kuvveti dikkate alınır.
Boşluklu perde düzenlenmesi durumunda pencere altlarında veya kapı üstlerinde
bağ kirişleri düzenlenir. Hesap sonucu bulunan perde uç donatıları,
döşemeyi delerek sürekli olarak devam ederken, kiriş altlarında
kesilen perde gövde donatısının sürekliliği, kirişin alt ve üst yüzüne
konulan tek sıra minimum f16/40cm
donatısı ile sağlanır. Bu bağ donatılarının hesabında, kiriş
seviyesi üzerindeki kat kesme kuvvetinin alt kata iletilmesi esas alınır.
Bu kuvvetin bağ donatıları yanında, mevcut kolonun beton kesiti ile de
iletildiği kabul edilir. Perdede her iki yüzde ve her iki doğrultuda
minimum f10/20cm
gövde donatısı bulunur.
Mevcut
kolonlarla perdenin kat yüksekliği boyunca bütünleşmesi için tek sıra
minimum f16/30cm
donatısı yerleştirilir. Perde – kolon bağ donatılarının
belirlenmesinde, kolona bir üst döşemeden iletilen kuvvet veya perde
momentinin gerektirdiği uç kuvvetinden (P = M / h) küçüğü gözönüne
alınır. Uç kolonlarına tam manto yapıldığı zaman ankraj çubuğu
gerekmez. Yukarda anlatılan ankraj (bağ) donatılarının hesaplarında UBC 97 (Uniform Building Code – 1997) standardında verilen bağıntılardan
yararlanılabilinir. Ankraj çubukları kolon ve kiriş içinde en az 10f,
perde içinde 20f
boyunda yerleştirilir. Perde uç bölgesindeki enine donatı, Deprem Yönetmeliği
denklem (7.1b) ile belirlenen
minimum değerin 2/3’ ünden az olmamalıdır. Minimum etriye f10/10-20cm
olarak alınır (Şekil 2, Şekil 3
ve Şekil4).
Mevcut
temelin yeterli derecede aşağıda olması durumunda, güçlendirme
perdelerinin altlarına uygulanan yerel radye temel mevcut temelin üstüne
oturtulabilinir ve bu iki temelin bütünleşmesi için f16/40cm
ankraj donatıları kullanılır. Bu tür güçlendirme uygulama
projelerinde zeminde basınç gerilmesinin %
20’ si kadar çekme gerilmesine izin verilebilir (Şekil
5).
Güçlendirme
projelerinde, malzeme olarak, BS20
(C20) betonu ve BÇIII (S420)
donatısının kullanılması genel olarak uygundur. Özel hallerde ise, BS25
(C25) betonu da kullanılabilinir.
İmalata
İlişkin Düzenlemeler En Az Şöyle Sıralanabilir :
·
Onarım ve güçlendirmeye katılan her taşıyıcı
sistemin üzerinde sıva var ise, tamamen kaldırılmalıdır.
·
Yeni betonun temas edeceği tüm mevcut
beton yüzeyleri en az 8 mm. derinliğinde pürüzlendirilir.
·
Pürüzlendirilen beton yüzeyleri basınçlı
hava püskürtülerek tozdan, serbest ve kırıntı halindeki malzemeden
arındırılır.
·
Mevcut kolon ve/veya kiriş donatılarında
pas bulunması halinde, kumlama veya tel fırça
·
ile pas temizlenir, korozyon önleyici ve
aderans arttırıcı bir tabaka uygulanır.
·
Mevcut betonarme elemanlara donatı ankrajı
için açılacak deliklerin çapı donatı çapından en az 4 mm. daha
geniş olur, aradaki boşluk çift komponentli bir bağlayıcı ile
doldurulur.
·
Kolon mantolamalarında, manto kalıbı bir
yüzeyde yarım yapılır ve beton iki aşamada dökülür. En üstteki
100 mm. lik bir kısım huni şeklinde açık olarak bırakılır ve bu bölge
daha sonra büzülmeyen özel harç (non – shrink mortar) ile
doldurulur.
·
Güçlendirme perdelerinin en üstteki 100
mm. lik bölümüne de benzer işlemler uygulanır.
·
Güçlendirme perdelerinin ilk sıra
demirleri mevcut beton yüzüne en çok 5 cm. uzaklıkta yerleştirilir.
Etriye ve çiroz demirlerinin kanca detayları Deprem Yönetmeliği’ nde
belirtilen özel deprem etriyeleri ve çirozları şartlarına uygun
olarak düzenlenir.
·
Çirozlar, yatay ve düşey perde donatılarının
oluşturduğu donatı ağının düğüm noktalarına birer atlayarak
yerleştirilir. Çirozlar ve etriyeler düşey donatıyı sarmalıdır.
Güçlendirilmiş
sisteme ait kat kalıp planları, güçlendirme perdelerine ve manto yapılacak
kolonlara ait imalat resimleri (kat ortasında ve kiriş seviyesinde
kesitler, imalat tüm boykesitleri), temel planı ve detayları açık ve
anlaşılır şekilde, genel ve imalat notlarıyla birlikte paftalarda
sunulur. İmalata başlamadan önce, uygulama teknik şartnamesi hazırlanır,
binada alınacak tedbirler, özel ankraj uygulaması ve metrajları rapor
edilir. İmalata başlandıktan sonra, sıkı ve sürekli bir denetim ile
detayların doğru ve sağlıklı uygulanması kontrol edilmelidir.
Davranış
düzeyini dikkate alan (performansa dayalı) tasarımlar, doğru modeller
oluşturularak ve yeterli analizler yapılarak, etkin kontrolü yapılan
doğru uygulamalarla binaların olası bir depreme karşı güçlendirilmesinde
sağlıklı çözümler sunarlar.
Ortaya
konan bu özen ve özveri ile ancak doğanın yıkıcı gücünün
direncini kırabileceğimizi, depremin zararlarını azaltabileceğimizi düşünüyorum.
Ayrıca,
yeni yapıların depreme dayanıklı yapılar olarak, bundan böyle üretilmesinde,
deprem izolatörlerinin de planyacıların kullanabilecekleri seçenekler
arasına girmesinde yarar gördüğümüzü de belirtmek isterim.
|