BAŞYAZI
Cemal GÖKÇE /
İMO İstanbul Şube Başkanı


RAKAMLAR YALAN SÖYLEMEZ

Ülkemizin içinde bulunduğu kriz çoğumuzun hayat standardını giderek düşürmeye devam ederken, yatırım, ilerleme, refah düzeyinin artırılması, inşaat sektörünün canlanması, işsiz meslektaşlarımıza iş olanağından bahsetmek hala zor gibi görünüyor.

DİE’nin açıklamalarına göre ülkemizin gayri safi milli hasılası 2000 yılına göre 53 milyar dolar küçülerek 148 milyar dolara geriledi. Bu kapsamda kişi başına düşen gelirimiz 3090 dolardan 2160 dolar seviyesine inmiş oldu.

İkinci Dünya Savaşı’nın bitim yılında %15.3 küçülen ekonomimiz, 2001 yılında %9.4 küçülmeyle tarihinin en büyük küçülmesini gerçekleştirmiş oldu. Bu küçülmeyle ekonomimiz 1990 yılının seviyesine inerek on yıllık bir gerileme gösterdi.

Ekonomi çevrelerinin açıklamalarına göre, tekrar 2000 yılı büyüme rakamlarına ulaşabilmek için, ekonomimizin 2004 yılına kadar her yıl %10 seviyesinde büyümesi gerekiyor. Oysa IMF’ye verilen 18 Ocak 2002 tarihli niyet mektubuna göre Türkiye, 2004 yılında 175 milyar dolarlık GSMH’ye ancak ulaşabilecektir.

IMF ile yapılan anlaşma kapsamında, 2002 yılı büyümesinin % 2.5 mertebesinde olacağının ifade edilmesi, meslektaşlarımızı da yakından ilgilendiren işsizlik sorununu gündeme getirmiş oluyor. Bu bağlamda yatırımların durduğu, ekonomimizin son derece küçüldüğü bir ortamda, meslektaşlarımızın işsiz kalması da kaçınılmaz oluyor.

1994 yılından bu güne kadar genel ekonomideki ekonomik göstergelerden farklı olarak inşaat sektörü daha da daralıyor. Bu kapsamda inşaat sektörü son 8 yılın 5 yılını küçülerek kapatmış bulunuyor.

Oysa inşaat sektörü, üç temel sektörden biridir. İnşaat sektörünün durması demek, yatırımların durması, işsizliğin artması demek olduğu gibi, üretim ve istihdamın da azalması anlamına geliyor.

Bugün DİE’nin verilerine göre 2000 yılında ihtiyaç duyulan inşaat mühendisi sayısı, 45.000 olmasına karşın, ülkemizde bulunan inşaat mühendisi sayısı 60.000 mertebesinde bulunuyor.

İşsizliğin son derece yoğun olduğu ülkemizde, meslektaşlararası haksız rekabetin önlenmesi, denetimin meslek ahlakına ve mühendislik ölçülerine uygun yapılmasını sağlayacak bir yasayı da kaçınılmaz olarak gündeme getiriyor.

Bir hocamızın söylediği gibi “etika (etik) ile politikanın, bir kağıdın iki yüzü olduğu,” biri olmadan diğerinin yaşama şansının son derece az olduğu, bir kez daha gündeme geliyor.

Öncelikle kendi meslek alanımızdan başlamak üzere her kurum, kuruluş ve kişinin kendisini yeniden yaratması bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor.

Ekonomik, toplumsal ve mesleki problemlerin arttığı dönem, yeni bir sıçrama döneminin de başlangıcı olabilir.

 


  Bülten Index sayfası   | Sonraki Sayfa